Atatürk'ün bu topluma önerdiği ve kabul ettirmeye çalıştığı; Batı tarzı bir yaşam pratiği, siyaset uygulaması ve toplum yapısı idi.
Yıllarca süren Tek Parti iktidarının bu topluma önerdiği hatta dikte ettirdiği; Atatürk'ün oturtmaya çalıştığı tüm değerlerin toplumun başkaca hiçbir değeri ve özü yokmuşçasına jakoben tarzda uygulanması idi.
DP iktidarının yaptığı ise tüm Atatürk ve Tek parti döneminin rövanşını alırcasına toplumu dinine, özüne döndürmek, siyaseti horlanan köylüler vasıtasıyla icra etmek oldu. Sonra, asker amcalar kızdılar ve İnönücülerin desteği ile üç kez başa gelmiş DP iktidarını alaşağı ettiler ve hatta süründürüp, öldürdüler.
1965'te Süleyman bey geldi, Partisi bünyesinde yer alan milliyetçi-muhafazakar kanadın desteğini çekmesiyle 6 yıllık iktidarını sonlandırdı ve 1960 darbesiyle DP iktidarına ve muhaliflere çektirdikleri ile o dönem çok eleştirilen askerler bu kez yine intikam alırcasına Süleyman beyi de bir muhtıra ile gönderdiler, o da şapkasını alıp gitti.
1970'li yıllar harala gürele geçti zaten.
1980 bir geldi pir geldi; "sansür, işkence, fişleme, fikir suçları, inanç suçları, baskı, şiddet, imam hatipler, dindarlar, solcular, ülkücüler sağcılar" toplumun hemen tüm katmanlarıyla oynandı, tüm düşünce ve yaşam biçimleri yeraltına indi korkudan, zulüme maruz kalmamak için.
Sonra tüm bu döneme inat; askeri birliği şortla denetleyen, misafirlerini Çankaya Köşkü yerine Okluk Koyu'nda ağırlayan, ısrarcı Genelkurmay Başkanı'nı istifa ettiren, Barzani'ye kırmızı pasaport veren, ilk kez Kürt sorunundan ve Kürtlerin özerkliğinden bahseden bir Cumhurbaşkanı gördü bu toplum, karşılığını da fazlasıyla buldu.
Belki de yine etkiye tepki olarak; Özal sonrası dönemde; o dönemin tüm sivil, demokratik, asker-umursamaz, Kürtsever, demokrat öğretilerine inat; onlarca/yüzlerce faili meçhul, post modern bir darbe, asker-sivil otorite paylaşımı, envai çeşit hukuksuzluk, terörle mücadele adına köy boşaltma, işkence, derin devlet yapılanması gibi tamamen faşizan, militarist, anti-demokratik uygulamalara şahit oldu yine aynı toplum.
Şimdilerde ise önceki dönemlerde dinini baskılayan, korkudan düşüncesini hep zihninin içine hapsetmek zorunda kalan, işkence gören, kendisine kart kurt denen, kısaca bu Cumhuriyetin onca yıllık serüveninde yaşananlar kendisine ne denli olumsuz olarak dönmüş kesim varsa, mevcut iktidarın uygulamaları ile rövanş alma çabası içinde yani maruz kaldıkları siyasal-sosyal-toplumsal ve ideolojik ne kadar etki varsa tepki olarak aynı alanlardan muzdarip iktidarın uygulamaları ile bütünleştiriyor kendisini.
Tüm bu nedenlerle; ben şahsen Tarikat ve cemaatlerin birer Sivil Toplum Kuruluşu olarak kabullenilmesini, Askerlerin hizaya sokulmasına, Orduevlerinin halka açılmasını, Kur'an kurslarının denetimsiz çoğalmasını, İmam Hatiplerin sayısının artmasını, Televizyonlarda mütedeyyinlerin çoğalmasını, Taytlı kanocuların pataklanmasını, Şortlu kadınların tacize uğramasını, Oruç tutmayanların tutar hallerini, Sermaye sınıfının ve sermayedarların tümüyle ve sadece ideolojik nedenlerle değişmesini, Aynı değişimin medya ve yargı ayaklarında da yaşanmasını; bunların pekçoğuna alışmayı zul kabul edenlerin aksine; yaşanması gereken bir geçiş süreci olarak kabul ediyor ve olanlara zerre kadar şaşırmıyorum.
Çünkü, tüm bu olanları; uzunca bir dönem halka zorla dikte ettirilmeye çalışılan değerlerin kendilerine uygun uluslar arası ve ulusal ortam bulduklarında, aksi istikamette belirmesinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Bu dönem uygulamaları, tüm muhaliflerine ve muhalefete rağmen toplumsal desteği arkasına güçlü bir rüzgar olarak aldığı için daha da güçlenerek devam edecektir.
Sonuç : Acılar rövanş duygusuyla tümüyle yıkanana kadar bu haklı iktidar bu haklı saltanatını sürecek. Ya sonra? Başka acıların çocukları gelecek, onlar da acılarını temizlemek için zamanında kendisine bu acıları yaşatanlara acı çektirecek. Ta ki acıları kaşımak yerine sarıp sarmalamayı öğrenene dek.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner72