Bir ara toplayıp toplayıp götürüyorlardı Beykoz'daki ormanlık alana, açlıktan birbirlerini yesinler diye.
Sonra bir kaç hayvansever kazan kaldırdı da sindiler daha temkinli davranmaya başladılar.
En azından artık gündüz vakti herkesin gözü önünde fütursuzca toplamıyorlar hayvanları.
Kimseye zararları yok şu sokak hayvanlarının.
Birbirleri ile haberleşip, karınlarının doyduğu ve insanlardan eziyet görmedikleri yerlerde gruplar halinde yaşıyorlar.
Yemek verenleri ve ilgi gösterenleri unutmayıp, düzenli ve istikrarlı bir ilgi ve sevgi gösterisinde bulunuyorlar.
Tek kusurları kendilerinden korkanları hissedip kovalamak ve arabaların ardından havlayarak koşmak.
Yazları iyi de kışları durumları zor.
Bulurlarsa bir ağaç altı, bulamazlarsa apartman girişleri falan.
Halen şu Müslüman toplum hayvan sevmeye alışamadığı için eziyet görüyor pek çoğu.
Ailede şiddet gören çocuklar hayvanlardan çıkarıyor tüm hınçlarını.
Hayvanların burnunda sigara söndürmeler, kuyruk kesmeler, kulak biçmeler. Akıllara ziyan bir sürü eziyet.
Bir grup da var, kokmaz bulaşmaz, sloganları "sevmem de zarar da vermem".
Bir de bunu övünerek söylerler her yerde, sanki alkış ister gibi.
"Yemek ver" desen, korkarlar yaklaşmazlar, bir hayvan görseler araba geçmiş üstünden, yürüyüp giderler.
Bir kıymetli hatta en kıymetli veletleri.
Zannedersin hepsi Prens-Prenses.
Hepsi üstün zekalı ama yaramaz.
Birini ana-babasına şikayet edemezsin, anında çirkefleşirler.
Çocukları da kendileri de dokunulmaz.
Tek fayda kendilerine ne diğer insanlara ne de hayvanlara.
Bir diğer grup daha da korkunç.
Yaz tatili başında çocukları yaz ayını iyi geçirsin diye cins hayvan alırlar, bu hayvan genelde köpek olur.
Hayvan edinen çocuk, bu edindiği hayvanla hem diğer çocuklara hava atar hem de aileler bu sayede diğer ailleler karşısında sözde fark yaratır ve ayrıcalık sağlar.
Yaz tatili bitince hayvanlarla vedalaşma vakti gelir.
Kışlık evlerine hayvanların kılını tüyünü taşımak istemeyen anneler çocuklarından habersiz bu hayvanları ya diğer evlerin bahçesine ya da esaslı işyerlerinin bulundukları alanlara salarlar.
Ev hayatına alışmış olan hayvanlar salındıkları yerde kışı ya çıkarırlar ya da çoğu dayanamayıp, ölürler.
İşte bazıları da böyle sever hayvanları.
Bu üç gruptan bağımsız biçimde kurumsal olarak sokakta yaşayan hayvanlara asıl sahip çıkması gereken Belediyelerdir.
Kanuna göre Belediyelerin sorumluluğu kısırlaştırmak, aşılamak vs ile bitmiyor.
Asıl sorumlulukları hayvanların eziyet görmeden, güvende yaşamasını sağlamak.
Bilseler ki tüm hayvanlar biz kullarına emanet acaba daha vicdanlı olurlar mıydı?
Bilmem...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner72