Son zamanlarda doktorlara şiddet vakaları hayli arttı. Özellikle de toplumumuzun ne yazık ki çoğunluğunun eğitimsiz ve şiddet eğilimli olması, yasalarımızın da hafifliği bu olayları kolay hale getiriyor. Doktorlarımızın karşılaştıkları tüm şiddet vakalarının altında, hasta sahiplerini veya kendilerini ikaz ederlerken, kendilerini tam olarak ifade edememeleri mi yatıyor acaba! Sorusu akla geliyor.
Psikopat ve saldırgan hastalar yok mu? Var. Bu kişiler ne zaman nasıl davranacağına karar veremeyecek bir ruh halinde olan kişiler. Kimse kimseden üst değildir.  Doktorlarımız, hele de tam gün yasasıyla oldukça zor şartlar altında çalışıyorlar. Tüm gün 50-100 arası hastaya bakmak, ne istediğini, ne söylendiğini anlamayan insanlarla uğraşmak son derece zor.
Bir de hastanede acile gelip de en önce kendi hastasıyla ilgilenilmesini isteyen hasta yakınının şiddetine maruz kalmak çok acı bir olay. Bu kişilere çok ağır ceza uygulamak şart. İsteğini kibarca söylersin. Gerçekten ilgi gösterilmiyorsa o zaman da tepkini üst makama söylersin. Doktor dövme, etrafı kırıp dökme hakkını kimse sana veremez?  
Belli ki toplumun büyük bir kesiminde freni boşalmış bir şiddet şehveti, kendisine hizmet eden, hatta müjdeli haber veren doktoru dahi darp edecek kadar ileri seviyede. Ortada nereden bakarsanız bakın, anormal bir durum söz konusu.
Bu ürkütücü şiddet tutkusunu sürekli besleyen bir ortamın oluşturulduğu kuşkusuz şimdi herkesin  böyle bir ortamın yaratılmasındaki payını düşünmesi gerekiyor. Yani bir bakıma öz eleştiri kültüründen ve kendi sorumluluğunu sorgulamadan bahsediyoruz.
Doktordan hemşireye, hasta bakıcıdan güvenliğe kadar toplumun her kesimine yönelik birçok insan şiddete maruz kalıyorsa burada yine o toplumun değerlerini oluşturan öğretmeninden siyasetçisine, basın mensuplarından pedagoglara kadar birçok kişinin, yani neredeyse hepimizin kendi ağırlığınca bir katkısı olduğu aşikar.
Aslında önüne gelen sille tokat girişen bu toplumsal anormallik, hepimizin katkısıyla üretilmiş hastalıklı ve sağlıksız bir yapı. Siyasetçinin kullandığı çatışmacı dilden, dizilerde insan ölümlerinin sıradanlaştırılmasına; senaristin senaryolarında okul müfredatlarının yazılmasına şiddetin izini sürmek mümkün...
Reklamların saniyelerinin on binlerce liralarla satıldığı bir ülkede hala dizilerdeki şiddetin insanları etkilediğinin ispatlanmadığını söyleyenler var. Eğer ekranlarda sunulanlar toplumu etkilemiyorsa, iş adamlarının aklına şaşmak lazım. O zaman neden bir ekran görünürlüğüne yüz milyonlarca liralık bütçe ayırıyorlar.
Sorunun temel,i bu anormalliğin oluşmasında! Bir yandan aynayı kendimize tutmamız diğer yandan da her şiddet görüntüsünde bir günah keçisi arayıp, tüm suçu ona yıkmamızdır. Kendisine müjdeli haberi veren doktora dahi sille tokat girişen psikolojik hal hiç kimseye güvenli, özgür ve çağdaş bir Türkiye vaat etmiyor.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.