Süreç Sosyal Araştırmalar Derneği ve MEC Politik Danışmanlığın ortaklaşa düzenlediği "Barışın Dili: Mardin Sesleri Konferansı'nda Batı yakası ne düşünüyor' u aktarmak ve doğu yakası ne düşünüyor' u dinlemek için 27-28 Nisan'da Mardin'deydim.

Süreç Derneği'nin yöntemi gereği ilk gün Çalıştay gerçekleşti. Hep olduğu gibi ilk günkü Çalıştay, bölgenin kanaat önderleri kimliklerine, etnisitelerine, dillerine ve gelecekten beklentilerine dair sıkıntılar aktardı. İlk günün gözlemcileri olarak bizler de bir grup akademisyen ve gazeteci olarak fikirlerimizi açıkladık. Bu toplantının Barış Süreci'nin başlamasına denk düşen bir zaman diliminde gerçekleşmesinden olsa gerek, Mardin'den çok, Kürt meselesinin doğuşu, gelişmesi, Barış Süreci ve Süreç'ten beklentiler konuşuldu. İkinci gün ise yine bazı Kürt kanaat önderleri ve BDP kanadı temsilcilerinden oluşan bir panel, sonrasında ise bir konferans düzenlendi.

İki günün biriktirdiği kişisel tespitlerimi şu şekilde sıralayabilirim:

Abdullah Öcalan serbest bırakılmalı…

Anayasa Kürtlerin ve diğer halkların dil, kültür ve etnisitelerine ilişkin özgürlüklerini teslim edecek biçimde düzenlenmeli…

Kürtlerin, Türklerin ve haklarını alamamış diğer tüm halkların ortak yaşamasını sağlayacak demokratik bir Anayasa tesis edilmeli…

T.C. Vatandaşlığı kavramı kaldırılmalı…

Ulus Devletten vazgeçilmeli…

Kemalist İdeoloji kaldırılmalı ("Başımıza ne geldiyse Kemalist devlet ideolojisinden geldi")…

Ana dilde eğitim hakkımız teslim edilmeli…

Kürtlerin statüsü verilmeli…

KCK tutukluları koşulsuz serbest bırakılmalı…

Özerk Yönetime geçilmeli…

Kutsal Devlet anlayışından vazgeçilmeli ("çok demokrasi az devlet")…

Temsili değil doğrudan demokrasi tesis edilmeli…

Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kaldırılmalı...

Yakılan köylere dönüşün sağlanması için ekonomik ve sosyal destek sağlanmalı…

Tarih kitapları yeniden yazılmalı…

Basın kışkırtıcı savaş dilini bırakmalı…

Toplu infaz ve faili meçhuller ortaya çıkarılmalı...

Toplu mezarlar açılmalı, kimlik tespiti için DNA Bankası kurulmalı…

Sınırdaki mayınlar temizlenerek köylere katılmalı ve arazi tarıma elverişli hale getirilmeli…

Andımız kaldırılmalı…

("Ben niye çocuğumu Türk halkına armağan edeyim?")

Kürt önderlerinin mezarları ortaya çıkarılmalı...

Kürt halkından özür dilenmeli…

Siyasi operasyonlar durdurulmalı…

Batı'dan bakınca, bölge halkının terminolojisine alışık olmayınca, bölgede yaşananları şehirden dinleyince, bölgede doğup yaşamayınca, hele bir de devlet terbiyesi ile yetiştirilince bu talepler "bölücüluk" gibi geliyor.

Orada Kürtçü Seydi Fırat ve İslamcı Ahmet Ağırakça'dan işittiğim ağır hakaretlere rağmen ben toplumsal bir Barış istiyorum. Kemalistleri, ulus devletçileri, şehit analarını üzmeyecek, yeni bir mağdur kitle yaratmayacak, mazlumu mağdur etmeyecek bir Barış. Hele ki Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Demokratik Toplum Kongresi Sözcüsü Seydi Fırat'ın niyet okuyamayacağıma göre samimi bulduğum barış sürecine ilişkin fikirlerini kişisel sohbetimizde dile getirmelerinden sonra.

Son söz; bugüne dek mazlum edebiyatı yapan diğer ideolojilere mensup grupların hangi iktidar olursa olsun nabza göre şerbet vererek palazlanmayı başardıklarını görebilirsek gelenin gidenin tokatladığı, hiçbir güce biat etmemiş Kürtler ile bir orta yol bulmak zor olmamalı. Barışın getireceği güzel günler yakın olsun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.