Toplumu içten içe kemiren şiddet olaylarının nedenleri de,
önlemleri de biliniyor... Toplumsal ilişkilerimizde nedenlerini pek de
umursamadığımız bir ?yabancılaşma süreci' yaşıyoruz. Toplumu oluşturan bireyler
arasında, o kitaplarda sözü edilen, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı
ilişkiler maalesef yozlaşmış durumda. Zorla, yalnız çıkarlar gerektirdiği için
bir arada yaşamaya razı olmuş insan yığınlarının sağlam yapılı bir aile ya da
millet oluşturmaları beklenebilir mi? Biz, hepimiz, birbirimize yabancı olduk
nedense! Toplumun her kesiminde boy gösteren şiddetin nedeni, yabancılaşmanın
doğurduğu sevgisizlik ve saygısızlık zincirinde insani değerlerin giderek
kaybolmasıdır...
Kültür değişimi uygulamasını doğru yönetemedik. Edebiyat,
sinema ve televizyon üzerinden bireylere, ?önemli olan insanı insan yapan;
değerler değil, güçtür; köşeyi dön de nasıl dönersen dön, dedik. Topluma mafya
kültürünü egemen kıldık. Toplumun yapısını kemiren asalak değerler ürettik.
Gençlerimiz, başarıyı güç ve şiddetle özdeşleştiren değerleri benimserken, pek
çoğumuz, bu durumdan rahatsızlık duymadı. Sanal ortamlarda yaratılan ve bizim
masallarımızın örgüsü ile bağdaşmayan acımasız kahramanların başarıları
alkışlanırken, bu canavarların bir gün aramızda boy gösterebileceklerini hiç
aklımıza getirmek istemedik.
Zirvedekiler pastadan en büyük dilimi götürdükleri için,
dağın eteklerindeki talanla pek fazla ilgilenmediler. Yasal olsun, olmasın,
?köşe dönmek' marifet sayıldı. Rahmetli cumhurbaşkanımız Özal, ?Benim memurum
işini bilir' derken bugünlerin temellerini atmıştı? Bu umursamazlık, toplumda
gücün, şiddetin egemen olmasına ortam hazırladı. Hukukun üstünlüğü toplumsal değerler
giderek zarara uğradı. Kimsenin hukuka, adalete güveni kalmadı? Peki, eskiye
oranla toplumu giderek daha güçlü bir şekilde etkileyen, yönlendiren şey nedir?
Elbette giderek güçlenen ve çeşitlenen iletişim ve ulaşım araçları ile medya?
Bugün Türkiye'de mafya kültürü hakim. Aileler çocuklarını
şiddete teşvik ediyor, PKK gösterilerinde çocuklar kullanılıyor. Suçluya
vatandaş karar veriyor ve de cezasını da kendisi veriyor. Kimse de müdahale
etmiyor. Edemez de. Çünkü vatandaşın güveni kaybolmuş. Bir toplumda idare
edenlere, yasalara güven azalmışsa, o toplumun geleceği karanlıktır. Ne kadar ekonomik,
kültürel alanda gelişme gösterse de?. Şimdi Türkiye, okullarda giderek artan
şiddet olaylarına duyarlılık gösterip önlem almalı ki, Amerika'nın düştüğü hataya
düşmeyelim. Şiddet, toplumu içten içe çökerten rüşvet ve yolsuzlukların
kaynağıdır.
1980'ler sonrasında değer yargılarının değişmiş olduğu,
1990'larda topluma egemen olan mafya kültürünün gençleri olumsuz etkilediği, 12
Eylül öncesi olaylarının etkisiyle fikirden, ideolojiden, idealizmden
uzaklaştırılan, boş vermiş bir maddeciliğin ve tüketimin içine itilen yeni
kuşakların ağır bir bedel ödüyor olmaları, göz ardı edilmemesi gereken bir
değerlendirme olabilir. 1980'lerden bu yana tüm dünyada artış gösteren şiddet
ve terör konusunda bilinçli, kapsamlı araştırma ve hazırlık yaptığımız
söylenemez. Son zamanlarda, okullar ve diğer alanlardaki şiddet olaylarının
ardından eğitimcilerin ve bilim adamlarının yaptıkları, ?şu yapılmalı, bu
yapılmalı' şeklindeki açıklamalarından anlaşılıyor ki, şiddet ve terör konusu,
toplumu yöneten ve yönlendirenler tarafından gereken düzeyde ele alınmamış,
Türkiye özelinde önlemler üretilmemiş. Çocuğa matematiği, fiziği öğrendiği gibi
dünyayı da öğretmek gerekiyor. Çocuğun o silahı nereden bulduğu
araştırılmalı... Kimlik zafiyetinden doğan aksaklıklar polisiye önlemlerle
giderilemez. Medyanın, özellikle de televizyon programlarının toplum üzerindeki
etkileri sanıldığından çok büyüktür. Özel televizyonlar üzerinde yaptırım
olması gerekir.... Yoksa bugünleri de ararız...