Günümüz yazılı basınında önemli bir yer tutan gazeteler ve
okur arasında çok yakın bir ilişki
vardır. Bu nedenle gazeteci bu ilişkinin bilinci ve sorumluluğuyla hareket
etmek zorundadır. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve
hizmetten farklı olarak toplumsal bir nitelik taşır. Gazeteci bir tüccar
mantığı içinde veya krala sürekli yalakalar yapan saray soytarısı konumunda
olamaz.
Gazeteci ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir.
Maalesef, günümüzde ulusal veya
yerel medyaya baktığımızda; haber
kaygısının yerini ticari kaygıların ve yalakalık iğrençliğinin aldığını
görüyoruz. Örneğin haber başlıklarında, köşe yazılarında müthiş bir kendini
pazarlama ve bir yerlere yamama
ahlaksızlığı görülmekte. Tabii müstesna olan, yani işini dürüst ve ilkeli yapan
yerel ve ulusal basın yok mudur? Tabii ki vardır.
Gazeteci; mesleğini
yalakalıkla ve propagandacılıkla karıştırmaz, kirletmez. Her türlü
baskıyı ret eder. Günümüzde gazetecilikle alakası olmayan kişiler, kafa kol
ilişkisi içinde mesleğin içinde cirit atıyorlar. Özellikle yerel seçimlerin
yaklaştığı şu günlerde meslekleriyle ilgisi olmayan kişiler yerel yönetimlere
talip oluyor. Çünkü yerel ve ulusal basına bu kimlikle yaklaşıp ekonomik
menfaat sağlamayı düşünme mantığıyla hareket ediyorlar.
Bir insan ya gazetecidir ya doktordur, ya da iş adamıdır.
Her iki veye üç sıfatla hareket edemez.
Tabii olarak burada en büyük suç gazete sahiplerinin ve genel yayın
yönetmenlerinindir. Ahlaki olarak buna müsaade edilmemesi gerekir. Gazetedeki habere veya köşe yazısına bakıyorsunuz, haber
değeri taşımayan bir konu hemen
manşete ve köşelere çekilmiş. Devamında ne yalakalıklar... Gerçek gazeteci, haberi haber formatı
içinde yazar.