Hemen her gün televizyon kanallarında bitkilerle her tür hastalığın önleneceği konusunda reklamlar, tanıtımlar yapılıyor. Mide bulantısı için nane-limon çayı, öksürük için zencefilli bal, kabızlığa karşı sinameki gibi efsunlu karışımlar… vs.
Bitkilerle tedavinin temeli gözlemlere, dine, inançlara ve kültürlere dayanır. Usta-çırak, hoca-talebe, baba-oğul ilişkisi ile öğrenilir. Ne var ki bu usta veya hoca diye bildiğimiz kişilerin çoğunun bırakın eğitimlerini hatta bazılarının okuma-yazmaları bile yoktur.
Bu kişiler ürünlerini ilkel yöntemlerle kendileri hazırlar ve bunları hiçbir ücret almadan verirler. Sonra da bu kişilerin verdiği bitkileri kullananlar normal yoldan iyileşince bunların faydaları toplumda kulaktan kulağa yayılır; efsane olur.
Son günlerde bitkilerle tedavinin giderek büyük kazanç sağlayan bir sektör olduğunun anlaşılmasıyla beraber de ‘modern fitoterapi’ doğdu. Eskiden ilkel yöntemlerle her kişi için özel yapılan bitkisel ürünlerin yerini, teknolojiden yararlanılarak seri olarak üretilen, ilaçlar gibi marka ve şık ambalajları olan ürünler aldı.
Bugün fitoterapi, yani bitki tedavisi, dünyanın kâr payı en yüksek sektörlerinin başında geliyor. Çünkü; üç kuruşluk otlar yüzlerce liraya satılabiliyor. Bunların birçoğunun etkinlikleri ve emniyetleri bilimsel yöntemlerle ‘kesin olarak kanıtlanmamış’ ise de bu ürünlerin serbestçe reklâmı yapılabiliyor.
Ve de tüm dünyada, özellikle de Amerika ve Avrupa ülkelerinde kapış kapış satılıyor. Bu bitkisel ilaçlar hastalıkların tedavisi için olduğu gibi, yaşlanmayı geciktirme, bağışıklığı kuvvetlendirme, hastalıkları önleme, cinsel gücü artırma, vs… gibi durumlar için de tavsiye ediliyor.
Son yıllarda fitoterapinin büyük bir kazanç kapısı olduğunu gören; bazıları gerçekten doktor, çoğu ise tıp dışı mesleklerden olan bazı ‘uyanıklar’ türemeye başladı. Bunlara daima ‘Hocam’ şeklinde hitap ediliyor. Bunları dinleyen ve okuyan onlardan daha cahil vatandaş da bu kişileri gerçekten tıp doktoru ve tıp profesörü sanıyor.
Bu, kendilerini ulema zannedenlerin bazıları TV’lerin meşhur kadın programlarında, büyük TV kanallarında, bazıları ise uydu üzerinden yayın yapan kanallarda sıkça boy gösteriyor. Ve tanıttıkları ürünlerin, kitapların, sitelerinin serbestçe reklâmını yapıyor.
Oysa fitoterapi, ağızları iyi laf yapan şarlatanların ellerine teslim edilmemesi gereken ‘değerli bir bilim dalı’. Sağlık Bakanlığı’nın fitoterapiye sahip çıkması ve bu bitkileri etkinlikleri, nerede ve nasıl kullanılacakları bilimsel yöntemlerle belirlenmeli. Toplumumuz, bilindiği gibi onun bunun tavsiyesiyle ilaç tüketen bir toplum.
Kısaca ifade etmek gerekirse meydan ot-çöp şarlatanlarına bırakılmamalı. Ayrıca bu tür programları denetlemekle yükümlü olan RTÜK ve Tabip Odaları da konuya el atmalı.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.