Bakın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğu tarımını,
sanayisini, bankacılığını geliştiriyor. Kendilerinden güçlü yabancılar gelip
de, kendi pazarını yok etmesin diye de, güçlü yabancıyı kota ve gümrük
duvarıyla engelliyor.
Ve de böylece ülke içindeki birikimin dışarıya akmasını
önlüyor. Gelişmiş tüm ülkelerde durum aynı. Ne var ki sömürgelere baktığınızda
çok daha farklı manzaralar görüyorsunuz.
Oralarda üretim neredeyse sıfır. Ülke içindeki tüm
piyasalar, yabancı ülkelerin ürünleriyle dolu. Bizde de durum böyle. Yabancı
ürünlere olan düşkünlük had safhada.
Sanayi çalışamaz durumda. Fabrikaların, küçük işletmelerin
çoğu kapanmış. Yüzlerce işçi aç ve açıkta! Tüm ürünler yurt dışından geliyor.
Son olarak bu ürünlere ?et' de katıldı çok şükür! Bankaların çoğu yabancılarda!
Tabii ki yabancı sermayenin yurt ekonomisine girmesi
gerekir. Ama bu yabancı şirketler sadece karlarını değil, vergilerini bile
ülkelerine götürdüklerinden ülkemiz zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor.
Bu durumda da ülkemizde eğitime, adalete, belediyelerin alt yapılarına bile
para bulunamıyor. Sonra da AB ve ABD'den alınan borç para ile işler
döndürülmeye çalışılıyor.
Genç nüfus oranı fazla olan Türkiye'de hızlı kentleşmeye
bağlı olarak kırsal nüfus oranı azalmakta, tarım topraklarının miras yoluyla
parçalanıp küçülmesi, makineli tarımın yaygınlaşması ve ileri tarım
tekniklerinin uygulanmaya başlaması nedeniyle, artan nüfusun gereksinimini
karşılayacak ölçüde tarımda verim artışları olmuştur.
Türkiye'nin mevcut ekonomik durumu; dünyaya daha fazla
açılmış, daha dinamik ve üretken bir ivme almış bulunmakta. Yeter ki mevcut
kaynaklar iyi kullanılabilsin.
Bu da genel anlamda; iyimserlik havasının devam
ettirilmesine, güçlü ve istikrarlı hükümetlerin gücünü ve istikrarını ortaya
koymasına ve ülke vatandaşlarının da çalışkanlığı ile üretkenliğine bağlıdır.