Ülkemiz Soma felaketiyle iyice yaralandı. Daha bu felaketin acıları taptaze iken bir de Ege denizinde meydana gelen 6.5 şiddetindeki deprem İstanbullulara 17 Ağustos 1999 depremini hatırlattı. Halbuki ne güzel unutmuştuk. Unutturulmuştuk… Yine deprem konusunda kendini uzman kabul eden saygın profesörlerimiz TV’lerde arzı endam ederek kıymetli yorumlarını yapıyorlar.

Her felaketin ardından Tv'ye çıkıp aynı klişe sözlerle insanı adeta çıldırtıyorlar… Bu bilginlerin! hiçbir zaman çözüme katkıları olmadı ve bu gidişle olmayacak da... Sanki böyle bir amaçları da yok gibi geliyor insana... Tek katkıları endişeleri, bilgiçlikleri ve şikayetçi tavırları...

Son yaşadığımız deprem konusunda bir tespitte bulunmamız gerekiyor. İstisnalar hariç, deprem olduğunda (24 Mayıs 2014 Cumartesi) canlı yayına bağlanan deprem uzmanlarından biri ‘Bu deprem Soma'nın önüne geçmemeli’ dedi. Sen Soma'dan bahset diye mi bağlandın yayına? Ayrıca deprem ile maden faciası niye birbirinin önüne geçsin ki?

Bu toplum neyin ne olduğunu ayırt edemiyor mu? Ve diğerleri… Bağlantıya alınan uzman, “Deprem İstanbul'u etkilemez, faylar farklı” diyor. Bir sonraki uzman sırf onu terse düşürmek için, “Hayır efendim. Etkiler. Yanlış bilgi vermeyelim” diyor. Yahu köy kahvesinde miyiz? Biz deprem ülkesi olmuşuz ama sizler daha uzman olamamışsınız.

2 yıl önce kaybettiğimiz Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, Marmara depremi için ne demişti. Bir hatırlayalım… "Eğer, 2014'te olmazsa Marmara'da beklenen deprem potansiyelinin olma olasılığı gittikçe artar. Yani kurtuluş yok. Er veya geç Marmara sallanacak" demişti.

Ve… Arkasından yaptığı açıklamada; "Bilim, bir depremin nerede ve ne büyüklükte olabileceğini söylüyor. Ama zamanını söylemiyor. Farklı olasılık yöntemleriyle sismik tehlike analizi yapabiliyorsunuz ve tahmin ediyorsunuz. Olma olasılığını söyleyebiliyorsunuz. Olma olasılığını söylemek, bir depremin tarihini vermek değildir. İstanbul depremiyle ilgili tarih vermedim. Bu bir tahmin. Olma olasılığı da var, olmama olasılığı da var. Eğer 2014’te olmazsa, Marmara’da beklenen deprem potansiyelinin olma olasılığı gittikçe artar. Yani kurtuluş yok. Er veya geç Marmara sallanacak. Ve Türkiye’nin kalbi sallanacak" demişti.
 

En ufak bir afette veya felakette  “devlet nerde” diye bağırıyoruz. Devlet her derde devaymış gibi tüm sorunların çözümünü hep devletten bekliyoruz. Devlet dediğimiz aslında ne? Tanrı mı? Ya da farklı bir yaratık mı? Devlet dediğimiz, ne o, ne bu, biziz devlet. Farklı bir gezegenden gelmiş veya tanımlanamayan yaratıklar oluşturmuyor devleti. Ne yazık ki sorun, devlet içindeki mekanizmaların az veya hiç işlememesi… Yasaların etkisizliği… Kısacası  ‘devlet nerde’ diye bağırmaktan vazgeçsek.

Devletin ne olduğunu bir anlayabilsek ve kendimize bir an önce çekidüzen versek, her birimiz işin bir ucundan tutsak belki bir şeyleri düzeltebileceğiz… Yine kaçak yapılara, kaçak eklenen katlara göz yumuluyor. 1999 depreminden hemen sonra özellikle İstanbul için uzmanlar hep uyardı ama dinleyen yok. Maşallah rezidanslar, gökdelenler alabildiğine yükseliyor. Tabii bazıları da köşeleri defalarca dönüyor… Veee, her konuda olduğu gibi “bize bir şey olmaz” deniliyor ve geçiştiriliyor, espri konusu yapılıyor hatta.

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.