Her zaman söylüyorum. Yağış İstanbul'a yaramıyor. Trafikten altyapısına her yönüyle sorun olan çağdışı kent, yağışlı havalarda bir başka çekilmez oluyor. Bazı bölgelerdeki dere ıslah işlerinde yerine ve ensesi kalına göre hareket edebilen Kadir Topbaş başkanlığındaki Büyükşehir Belediyesi, İDO ve İGDAŞ'ı sata dursun köy kent İstanbul'da tuhaf ve akıl dışı işler dönüyor.
Dün de deprem bahanesi ile ortaya başka bir terane atıldı. Neymiş efendim; bazı yerlerdeki kötü binaların sahipleri birleşirlerse daha fazla kat izni alabileceklermiş. Bunun nasıl istismar edilebileceğini hesaplayamayanlara yuh artık. Bakın şimdi deprem katları nasıl yükselecek. Yatırımlarını öve öve bitiremeyen Başkan Topbaş, açılışlarda anlatıyor da anlatıyor.
İyi hoş güzel de bunca yatırım varsa ve yapılmışsa; İstanbul neden üç günlük sağanak yağışa teslim bayrağı çekiyor? Caddeler ve sokaklar neden tıkanıyor? Yolları, evleri, kaldırımları neden su basıyor?
Dereler ve rögarlar neden taşıyor? Ve en vahimi bu gibi zamanlarda neden can kaybı yaşanıyor? Birileri taşan derede boğuluyor, birileri su basan yolda yaşanan trafik kazasında hayatını yitiriyor vs. vs...
Seçim geliyor. İstanbul'un hali ortada. Bu vaziyet iktidara puan kaybettirir. Dikiş tutmayan Metrobüs geçen defa nasıl kazandırdı ise bu kez de aynı şekilde kaybettirir. Her yağış sonrasında haber merkezlerine düşen kaza ve olay haberlerini yayınlamaktan bıktık.
Bir yandan, ?Avrupa Birliği, çağdaş medeniyetler, modern kentler' derken; diğer yandan yağmurdan taşan rögarın bir kapağına bile sahip çıkamıyoruz. Kültür ve sanatta bir numarayız ama, su baskınına hala can veriyoruz...
Sonuç itibarı ile İstanbul büyük, nüfus
kalabalık, altyapı ve yollar yetersiz...
Sorun elbette yılların sorunu. Ancak her seçim döneminde halka verilen vaatlerin sadece yüzde 50'si gerçekleştirilmiş olsa idi bugün bu
sorunların yüzde 90'ı olmayacaktı. Şimdi yine bir genel seçime doğru gidiyoruz ve ortada kocaman bir yalan var... Daha çağdaş ve daha modern kent...
