Ülkemiz 780 bin km² yüzölçümü ile dünya ülkeleri arasında toprak genişliği açısından 36. sırada. Toplam alanının 30 bin km²'sini göller, baraj gölleri gibi iç sular kaplar. Avrupa ülkeleri arasında Fransa ve İspanya'nın 544000 km² ve 504800 km² yüzölçümü olduğu düşünülürse büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
Ancak ülkemizin genişliği gerçek arazi kullanımı açısından incelenirse durum biraz daha değişir. Toplam alanın % 35-40 arası ekonomik olmayan sarp dağlar ve kaynaklardan oluşmaktadır. Yer altı kaynakları bakımından krom, bor ve linyit dışında önemli maden yatakları da yoktur.
Ormanla kaplı alan % 30 olup, ormanların üçte ikisi maki, fundalık, çalılık gibi vasıfsızdır. Arazinin %30-35 kadarı tarıma uygun, çoğu tarım alanı da erozyon etkisi altındadır. Anadolu yarımadası ortalama 900-1100 m deniz seviyesinden yüksekliği ve büyük bir kısmının da koruyucu orman ve bitki örtüsünden yoksun oluşu nedeniyle su ve rüzgar erozyonla her yıl verimli tarım toprağının kaybı yanında nehirler üzerindeki barajların ekonomik kullanım ömrünü de kısaltmaktadır.
Sulanabilir verimli tarım alanlarımız, daha çok Çukurova, Antalya, Menderes, Gediz kıyısı ve nehir deltalarında bulunmakta. Geniş düzlüklerin bulunduğu tarihi Mezopotamya ovası ise ancak GAP'ın tamamlanmasıyla, sulamada da çoraklaşma ve tuzlanma tehlikesi mevcuttur.
Bozuk kentleşme nasıl önlenebilir? Tarımda geleneksel kara sapanın yerini makineli tarım almaya başladıktan sonra, köyden kente kitlesel göç başlamıştır. Hükümetler ve Belediyeler şehir planlama, planlı şehirleşme yeni şehirler kurma yerine günü kurtarmaya çalışmışlar, sık sık ?gecekondu affı' ve gecekonduya hizmet götürecek adeta gecekonduyu teşvik etmişlerdir.
Arsa ve ev sahiplerinin büyük rant geliri, bir daire yerine 5-10 daire kazanmaları dışında sokaklar trafik yükünü taşıyamaz olmuş, park yeri kalmamış, eski yerleşime göre düzenlenen telefon şebekesi, elektrik tesisatı, su şebekesi kanalizasyon gibi alt yapı hizmetleri yetersiz kalmış, eski sistemler için yapılan masraflar boş yere heba edilmiş.
50 yaşın üzerinde olan neredeyse hiçbir vatandaşımız doğduğu evi gösteremez. Aynı şekilde komşularını da bulamaz, bütün şehirlerimizde de doğal çevreleri ve birkaç tarihi cami, kale gibi eserleri de olmasa birbirinin aynı binalarla, beton yığınları ile dolmuş, şehir kimliği oluşmamıştır.
Şehirleşme artarak sürdüğüne göre ön çalışmalar, planlamalar zamanında yapılamaz, göç başka yerlere, yeni yerleşim ve iş merkezlerine, kanalize edilmezse iş bulma şansı yüksek olan, başta İstanbul olmak üzere cazibe merkezi olmaya devam edecek, büyük şehirler sağlıksız olarak daha da büyüyecektir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.