Prensip olarak herkes Mersin'e giderken ben tersine gitmeyi tercih edenlerdenim. Bayram tatilleri efendime söyleyeyim yılbaşı tatilleri gibi, kısaca insanların tatil planları yapmaya başladığı anda ben tatil planlarımı insanların planlarının tam tersi istikamette oluştururum. Bu zamana kadar iyi ki de öyle yapmışım!

Kalabalık,sıra, gürültü, tantana olmadan makul miktarda insan, eseri miktarda ses ile huzurlu yolculuklar benim için ideal..

Hal hep böyle iken bir anlık gafletle bayram tatilinde Ankara'ya yolculuk yapmaya karar verdik.

Bir hafta önce Alaçatı'da araç değil insan trafiğinin durma noktasına geldiği haberlerini okumuş biri olarak herkes zaten tatile gitti bile diyerek kendimizi doğru bir karar verdiğimize ikna etmeye çalıştık. Zira yolculuğun oldukça sakin geçeceğine ilişkin edindiğimiz emarelerden biri de İstanbul nüfusuydu. Nitekim İstanbul nüfusu ziyadesiyle az geliyordu gözüme. Neden? Çünkü herkes Akdeniz'e Ege'ye çoktan gitmişti.

O zaman biz de Bayram için Ankara'ya gidebilirdik!

Cuma günü yollara dökülmek yine de riskli olabilirdi. Biz sakin sakin gidelim diye Cumartesi günü sabahını seçtik.

Cuma günü iş çıkışı eve ulaşmak bile tam bir işkenceydi. Sanırım yazın İstanbul'da kalan bir kaç milyonun tamamı yeni bir göç dalgası oluşturmuştu. Bayramcı güruhun Cuma itibariyle şehri terk etmesinin ardından İstanbul'da kalan bir kaç kişiden biri ben değilsem kimdi?

Cumartesi sabahı güle oynaya uyandığım ve dinç bir şekilde başladığım yolculuğun Alacakaranlık kuşağına dönmesine dakikalar kala ben hala Bolu'da ki molada mangal yiyeceğimi düşünüyordum.

Hiç de doğru düşünmediğimizin ilk sinyallerini D-100 karayolunu takiben Kartal civarında almaya başladık. Yine de olumlu düşünmeye devam ettim zira Cumartesi mesaisi için ufak bir trafik oluşabilirdi ve bu çok normaldi.

Yine de biz yolu Arama Motoru'nun haritalarından kontrol edelim dedik. 5 saatlik Ankara yolu 6.5 saat görünüyordu. Bir şey yok demek ki trafiğe kalmak istemeyen insanlar bizim gibi bir gün sonraya bırakmıştı yolculuğu dedik.

İşler, her bir saatte bir, haritaların yolculuk süresini aynı göstermesiyle esrarengiz bir hal almaya başladı. Yani 3 saat ilerlememize rağmen haritalar bize yolu 4.5 saat gösteriyor, bir saat sonra yeniden kontrol ettiğimizde 3.5 saat yerine yeniden 4.5 saat gösteriyordu. Adeta gittiğimizi sanıyor ama aslında hiç gitmiyorduk.

Her yer ama her yer de uzun kuyruklarda cabası...

Bir elimi yüzümü yıkayayım, biraz hava alayım derseniz yandınız zira lavabo kuyruğu derbi maçı giriş kuyruğundan daha uzundu. Mahşeri bir kalabalık sırasını kaptırmamak için çabalıyor.

Susadınız mı? Susamak yerine sussanız daha isabetli olur nitekim benzinlikler, yemek mola yerleri de alabildiğince dolu.

Fiyatlara değinmemek de olmaz. Adını sanını duymadığınız bir su dahi ederinin 4 katı fiyatına satılıyor, yiyecekler "bayrama özel" zamlanmış haliyle menüyü elinize vermeden sunuluyordu.

Biz Karadeniz'e dönüş yolundan sonra biraz daha normalleşen bir yolculukla Ankara'ya 11 saatte ulaştık. Arabadan indiğimde sanki Dünya'yı dolaşmışta öyle gelmiş gibi bir şaşkınlık vardı üzerimde. Karadeniz tarafına devam edenleri düşünürken bile içim daralıyor zira o sapakta trafik durmuştu.

Velhasılı Kelam, 11 saatte vardığımız Ankara yolculuğu bizi epey yordu ama bir şekilde kabullendik lakin fırsattan istifade restoranlarda, marketlerde yiyecek ve içecek fiyatlarının artırılmasının Bayram ruhuna hiç de yakıştığını düşünmüyorum.

Geç olsun güç olmasın diyor ve bundan sonraki bayramların Bayram gibi yaşanmasını diliyorum...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.