"İstanbul'da yaşamanın en meşakkatli yanları nedir?" diye bir soru sorulsa kuşkusuz ulaşım, verilecek cevaplar arasında listenin hatırı sayılır bir sırasında yer bulur kendine.

Bir yerden bir yere gitmek bile zaten başlı başına yapılan bir programın parçası..

40-50 dakikalık mesafeler diğer bölgelerde şehir değiştirmeye yeterken İstanbul sınırlarında bazen mahalle değiştirmeye yetmiyor ne yazık ki.

O yüzden 40-50 dk. içinde varılacak bir lokasyon, program yapmaya değer ve yakın sayılan bir mesafe olarak düşünülebilir.

Benim için zamanın yanı sıra vasıta sayısı da ulaşım açısından bir diğer önemli kriter.

Bu konudaki hassasiyetimin haklı gerekçesi üniversite yıllarıma dayanıyor.

Üniversiteye giderken 4 vesait değiştirir bir saatlik derse 2 saat yol gider, 2 saate de dönerdim.

2 minibüs, 1 vapur ve 1 de tramvay değiştirerek, icadı vuku bulmuş bir çok toplu taşıma aracını kullanarak okuluma ulaştıktan sonra derin bir yorgunlukla gün başlardı.

Nasıl başlarsın öyle gider derler, iş yerim de genelde hep evimden uzak oldu.

İstanbul'un en gözde ulaşım araçlarından biri olan metrobüs ve çoklu vasıta değişimi yapmak istemediğimde alternatif çözüm planım İstanbulluların gözde! otobüs hattı 500T ile tanışma hikayem de tam olarak bu sebeple başladı.

Yazımın bundan sonraki bölümü metrobüste seyahat etmenin inceliklerini kapsamaktadır.

Bir kere özellikle işe okula yetişmeye çalışanlar için büyük bir nimet olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Zira metrobüsün sabah trafiğinde yolda çakılı kalmadan transit geçiş sağlayarak kendine has bir yolunun olması zaman tasarrufu açısından bire bir.

Tabi ki her güzelin bir kusuru olurmuş, işte o kusur herkesin zaman tasarrufu sağlamak isteyip metrobüse hücum etmesiyle başlıyor: Ultra kalabalık.

Ultra kalabalık demek rakip demek!

Rakip demek savaş demek.

Zira koltuklar saniyenin onda biri hızında doluyor. Ufak bir göz kırpması, yarım cm küçük bir adım tüm yolu ayakta geçirmenize sebep olabilir.

Peki metrobüste nasıl otururuz ve oturduğumuz koltuğu nasıl koruruz?

Tecrübelerimden yola çıkarak yapacağım ilk ve en etkili çözüm elbette ilk duraktan binmek.

İlk durakta bekliyor oluşunuz size bir koltuk kazandıracağı anlamı taşımıyor. Bir kere ilk kural diğer yolculardan bir adım önde olup rakiplerinizi saf dışı bırakmak. Kapıların denk geleceği bölümler sarıyla işaretlenmiş durumda. Tavsiyem bu işaretin en önünde beklemek ancak bu sırada elbette duracağınız mesafeyi bir kaza oluşmaması adına doğru belirlemek.

Metrobüs yanaşırken dikkatiniz tamamıyla kapıda olmalı zira ufacık bir kafanızı çevirmeniz ya da tam o sırada telefona cevap vermeniz sizi bir anda sıranın en gerisine itebilir.

Metrobüs önünüzde durur durmaz hiç düşünmeden içeri girmeli ve nereye otursam sorusunu hesap ederek duraksamamalısınız.

Zira burada önemli olan hangi koltuğa oturduğunuz değil bir koltuğa oturmuş olmanızdır. İçeri girer girmez size en yakın koltuğa oturmanız 60-70 dakikanızı konforlu bir şekilde geçirmenize ve metrobüs içindeki business class ayrıcalıklardan faydalanmanıza olanak sağlar ve sizde bu vesileyle ayakta kalan yolcuların kıskançlık dolu bakışları altında yolculuk esnasında dışarıyı seyredebilir ve nereden tutunsam da düşmesem gibi sorularla mücadeleden kurtulursunuz.

Metrobüste oturmak demek hep oturacağınız anlamına gelmez. Özellikle öğrenciyseniz.

Elbette bu zorlu şartlarda yaşlılara, hastalara, çocuklu kadınlara yer vermeli ve onlara destek olmalıyız. Ancak orta yaş grubu dahi sayılmayan bir yaş grubunun da öğrencilere karşı kurduğu baskı oldukça yaygın olduğundan psikolojik olarak da hazırlıklı olmak şart.

Tabi ilk duraktan binemeyebilir ya da ilk durak olmasına karşın oturamadığımız anlarda ne yapmalı bu da bir diğer önemli soru.

Şansımıza küsüp karalar bağlamadan önce bulunduğunuz mevkide doğru stratejiyi saptamak oldukça önemli. Bu noktada koltukta oturan insanları gözden geçirmeli özellikle durağa yanaşırken kıyafetini düzelten, çantasını toplayan insanlara doğru hamle yapmalıyız. Zira bu yolcu ineceği durağa ya gelmiş ya da yaklaşmış üzere olabilir.

Bir diğer yöntemse koltuk sayısının fazla olduğu alanlarda durabilmek bu da matematiksel olarak inen yolcu sayısına istinaden sizin oturma oranınızı yükseltebilir.

Metropolde yaşamak ister istemez bir takım zorlukları beraberinde getiriyor, yazımı tamamlarken unutulmamalıdır ki hayatta ayakta kalabilmek, metrobüste ise oturabilmek zafer kazandırır.

Herkese başarı dolu bir hafta dilerim.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.