Parkinson hastalığında erkekler kadınlardan iki kat fazla etkilenirken, kadınlarda hastalık daha hızlı ilerlemektedir. Bu farklılıkların biyolojik mi yoksa çevresel mi olduğu henüz net değil, fakat bilim insanları bu sorunun çözülmesinin daha etkili tedavilere kapı aralayabileceğini iddia ediyor. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin ayrıştırılması ise bu bulmacayı daha da karmaşık hale getirmektedir.
Yapay zeka, beyin taramalarında insan gözünün göremediği detayları ortaya çıkarmaktadır. Mayıs 2024’te yayımlanan bir çalışmada, 1.030 genç yetişkinin beyin taramaları analiz edildi ve yapay zeka modelleri, beyaz madde yapılarındaki farklılıkları %92-98 doğrulukla cinsiyetle ilişkilendirildi. Özellikle korpus kallozum gibi beyin yarım kürelerini birleştiren yapılar öne çıkmış durumda. Bu, erkek ve kadın beyinlerinin mikro yapısında doğuştan gelen farklar olabileceğini göstermektedir. Fakat bu farkların bilişsel işlevler veya hastalık riski üzerindeki etkisi hâlâ belirsiz görünüyor. 2024’te 500’den fazla yenidoğanın beyin hacmi incelendiğinde, erkek bebeklerin beyinlerinin %6 daha büyük olduğu, buna karşın kız bebeklerin gri madde oranının daha yüksek olduğu tespit edildi. Hipokampus ve duygu işleme merkezi gibi bölgelerde de cinsiyete bağlı farklar saptandı. Bu bulgular, bazı farklılıkların doğumdan itibaren mevcut olduğunu ve yetişkinliğe kadar sürebileceğini iddia ediyor. Ancak çevresel faktörler ve ergenlikteki hormonal değişimler, bu tabloyu nasıl şekillendirdiği konusunda hâlâ soru işaretleri bırakıyor. Erkeklerin uzamsal yeteneklerde, kadınların ise yüz ifadeleri okumada daha iyi olduğu gibi bilişsel farklar rapor edilse de, bunların kökeni tartışmalı. Raznahan, “Cinsiyet farkının ne kadarının çevresel olduğunu ayırmak inanılmaz derecede zor” ifadelerini kullanıyor.
MRI taramaları, beyin yapılarında cinsiyete bağlı ince farklar gösterse de, Rosalind Franklin Üniversitesi’nden Lise Eliot, bu farkların vücut büyüklüğü dikkate alındığında “ihmal edilebilir” olduğunu söylüyor. Erkek beyinleri yetişkinlikte %11 daha büyük olsa da, yapısal farklılıklar minimal. Yine de bazı çalışmalar, talamus ve hipokampus gibi bölgelerde cinsiyete özgü varyasyonlar olduğunu ileri sürüyor. Bilim insanları, cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin beyin üzerindeki etkisini çözmek için hayvan deneylerinden insan kromozomlarına kadar geniş bir yelpazede çalışmaya devam ediyor. Fakat bu alan, politik ve etik tartışmalarla da gölgeleniyor. Eğer araştırmalar ilerlerse, depresyon veya Alzheimer gibi hastalıklar için cinsiyete özel tedaviler mümkün olabilecek. Ya da belki de erkek ve kadın beyinlerinin sandığımızdan çok daha benzer olduğu gün yüzüne çıkacak. Şimdilik, bu büyük sorular cevapsız kalmaya devam etmekte.