17 Ağustos 1999 depreminin 20. yıl dönümü yaklaşırken, megakent İstanbul’da bulunan binaların durumlarını incelersek binaların sadece yüzde 10’u güvenli. Yüzde 90’ı ise depreme dayanıksız. Bu durum da yaklaşan tehlikeye işaret ediyor. Büyük depremde, resmî raporlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetmişti. Depremin 20. yıl dönümü yaklaşırken, gözler yeniden uzmanlara çevrildi. Uzmanlar, İstanbul’da her an deprem tehlikesi olduğunu belirterek, inşa edilecek yapıların güvenilirliğine dikkat çekiyor. Şehirler insanlar gibi yaşayan varlıklardır. Türkiye, mimarlık ve şehircilik açısından geri kalmış bir ülke. Afrika ve Asya standartlarıyla hemen hemen aynı durumdayız.. İstanbul, yakın bir geçmişe kadar ikinci derece deprem bölgesiydi. Hazırlanan bütün yapı standartları, beton şartnameleri daha düşük deprem büyüklüklerine göre hazırlandı. Yapı stoğuna baktığımızda, depreme dayanıksız. Nereden bakarsanız bakın, bir deprem olduğunda, İstanbul’da çok büyük bir yıkım olacak ve çok insan ölecek. Kentsel dönüşüm deniyor. Kentsel dönüşüm tabii ki yerinde bir çalışma. Ama kentsel dönüşüm yapıyorum diye buldozeri getir, yık bütün eskiyi; ağaçları kaldır, çeşmeleri yok et, getir beton binalar koy! Bu da sakıncalı. Çünkü şehrin belleğini yok ediyorsunuz. Kentsel dönüşümde unutulan veya yapılamayan boyut bu. Kentsel değil rantsal dönüşüm. Bir toplumun ulaştığı medeniyet çizgisi, şehirlerin görüntüsüyle orantılıdır. Bizde ise kimliksiz bir yapılaşma var. Yüzde 70-75’i kaçak olan bir yapılaşmadan ne beklersiniz? Baksanıza deprem filan olmadan koca koca binalar çatlıyor, yıkılıyor. Yollar çöküyor… Yeni yönetmeliklerle yapılan yapılarda ise bir sıkıntı yok. İstanbul’un temel sıkıntısı çok büyümüş olmasından ileri geliyor. Bu sadece İstanbul’un değil, dünyanın da bir sorunu. Dünyada 10 milyon nüfusu aşmış Mexico City, Tokyo, Yeni Delhi gibi 20 megakentte benzer sorunlar yaşanıyor. Buralar aşırı kalabalıklaştığı için şehrin alt yapıları, sistemleri, bu kalabalığı taşıyamaz hale geliyor. Gelişmiş kentlerde tersine göç yaşanıyor, gelişmekte olan bir ülke olduğumuz için biz aşırı büyüdük. Temel sorunumuz bu. Diğer bütün sorunlar bundan kaynaklanıyor. Örneğin kanser, hücrelerin aşırı büyümesi. Şehirler de aşırı büyüdüğü zaman kanserli bir doku olarak bize dönüyor… İstanbul ‘Ben yaptım, oldu’ zihniyetiyle gelişiyor ve illegal yapılaşma hızla büyüyor. Bunu durduramıyoruz. En sonunda da imar barışı ve affı geliyor ve hepsi yasallaşıyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner72