GÜNEŞ GİBİ IŞILDIYAN, UĞRUNA NÖBET TUTULACAK BİRİSİ VAR ORADA

 Türkiye Cumhuriyeti var oldukça yerinde bir güneş gibi parlayacak. 7’den 70’e değil. 0’dan 95’e kadar, her yıl milyonlarca yerli yabancı ziyaretçi akınına uğradığı bir yer.

Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.” Ne zaman Ata’mı düşünsem Nazım’ın dizeleri çınlar kulağımda.

Her yönüyle evrensel estetiğe sahip; O, mavi gözlü sarı saçlı zafer kartalının ebedi istirahat yerini ziyaret ettim. 

Başkent  Ankara  doğumluyum. Her gelen misafirimin programında mutlaka vardır Anıtkabir.  Kızılay’dan Anıttepe’ye doğru yönümü çevirdiğimde heyecanlanırım.  Kendimi daha güçlü hissederim. Yaklaştıkça “İşte orada!” diye haykırasım gelir. Ellerini bana uzattığını hissederim. Anıtkabir’e yaklaştıkça Ankara bir başka güzel oluyor.  Yöneldiğimde başım dik, daha dik durmaya çalışırım. Her gittiğimde Atasına koşan kalabalığın içine karışırım. Kalabalığın büyük çoğunluğu da çocuklar ve gençlerdi. Ziyarete gelen insanların umutlu ve aydınlık yüzlerini görünce mutlu oldum,

Atatürk’e Giden Aslanlı Yol

  İlk girişte Aslanlı yol karşıladı beni, 24 tane aslan heykeli sağlı sollu 260 metrelik bir yola konumlandırılmış.  24 aslan 24 Türk boyunu simgeliyor. Yürürken taşları asimetrik döşenmiş ve bu mozoleye doğru yürüyenlerin başlarını öne eğmesi için tasarlanmış. “Bu heykeller Anadolu’da büyük bir devlet kurmuş Hititlerin üslubunda yapılmış. Atatürk’ün Türk ve Anadolu tarihinin araştırılmasına verdiği önemden dolayı Hititlerin üslubu tercih edilmiş. 40 cm. yükseklikteki kaide üzerinde oturmuş durumda olan aslanlar, kuvveti ve sükûneti simgelemekte.”

Aslanlı yol boyunca Anıtkabir’in ana binası hiç görünmüyor. Yolun sonuna geldiğimizde birden sol tarafımızda dimdik duran ev muhteşem bir noktadan sanki bana bakıyor. En yoğun duygularımla yönelirim.

  Nöbet tutan sabırlı ve cesaretli askerlerle göz göze geldim. Yüce Atatürk’ün manevi huzurunda bulunmak gurur verici. Orada saatlerce heykel gibi kararlılıkla duran nöbetçi askerlerin önünden saygıyla geçtim. Çocuklar, askerleri pür dikkat izliyor.  Güldürme çabası içindeler. Askerlerimizin ise ne kadar ciddi ve sabırlı olduklarını gördüm.

İçimden dua ettim. “ Saatlerce, aylarca, yıllarca beklesek yorulmayız.” diyen, içgüdülerinin ifadesi yüzlerindeydi.  Mağrur, gururlu duruş u hala gözlerimin önünde.

Ve zamanı gelmişti, Ata’mın huzuruna çıkmanın...   Arkama dönüp baktım. Avluda binlerce insan Atam’ı ziyaret için sırada bekliyordu. Devasa kapıdan, ellerimde çiçeklerle, İçeri girdim. Gözyaşlarım sırasını bozmadan döküldü.   Mavi gözlerle bana bakıyordu. Zaman geri sardı 1900’lü yıllar a döndüm.  "Geldim Atam karşındayım," dedim.  Mavi gözlerle bana gülümsediğini hissettim, o mavi gözler üzerimdeydi.  Etrafımda her yaştan insan vardı. “ Atam, hepimiz senin nesliniz,   Ben öğretmenim. Hepimizin başöğretmenisin.” dedim ve devam ettim iç sesimle. “Bana güveniniz tam olsun, mirasınızın koruyucusuyuz. Sizin açtığınız yolda çok şey öğretildi, son nefesime kadar öğrenmeye ve öğretmeye devam edeceğim.  Yaşadıkça size olan minnet ve saygım tükenmeyecek, Rahat uyu Atam.”  Dedim. Güven dolu bakışlarının karşısında olumsuzlukları anlatmadım, anlatamadım. Huzurunda. Bambaşka bir atmosferdeydim.

Sadece Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün değil, Kurtuluş Savaşı’nın anısının yaşatıldığı yer.

Türk ulusunun varoluş destanıyla, Mustafa kemal Atatürk’ü gelecek nesillere aktarabilmek amacıyla, kurulan; Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi muhteşem. 26 Ağustos 2002 tarihinde cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından açılan, Atatürk'ün mozolesinin yer aldığı, üç bin metrekarelik alanda bulunan müze, hem mezar hem anıt hem gurur verici hem hüzünlendirici bir yer. Ata’ma ne kadar teşekkür etsem azdı.  Anı defterine yöneldim; ”Cumhuriyet ve devrimlerin sonsuza kadar yaşasın!” notunu yazdım.

Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bölümünde tüylerim diken diken oldu. Muharebelerin canlandırıldığı bölümde dolaşırken fonda çalan müzikler sahne  içinde olmamı sağladı. Tablolara bakıp, tank ve tüfek seslerini duyup kenarlardaki kanlar içindeki savaş anını canlandıran heykelciklere bakıp bakıp ağladığım. Müzede bir süre sonra ıslanan gözlerim yüzünden; kopukluk yaşadım. Fotoğraflara çok dikkatli baktım.  

İlerledim. Her tarafına defalarca baktım, gördüğüm duvardaki o yazıları okudum, tüylerim diken diken

Çocuklar ve Atatürk

Çocukları bu kadar seven, geleceği onlarda gören ve dünyada örneği olmayan bir şekilde onlara bayram hediye eden büyük insanın huzurundaydı çocuklar. Onlar temiz kalpleri ile kimi seveceklerini biliyorlar. Anneleri babaları kutluyorum. Çocukları Atatürk’e yaklaştırmak ne güzeldi.  Henüz iki yaşında olan çocuklar ellerinde bayraklarla avluda Ata’sına koşuyordu. Anneler, babalar, öğretmenler anlatmışlar. Nerede ve niçin olduklarını biliyorlar. ” Atatürk, bizi düşmanlardan kurtardı.” Cümlesi dökülüyordu ağızlarından. Merdivenlerde 2,5 yaşındaki Duru ve Doğa ile karşılaştım. Ellerinde bayraklarla Atatürk’ü ziyaret etmek için Karamürsel’den gelmişler. Gözlerim doldu. Kucakladım. Anne, baba coşku içinde.  Atatürk’ün "Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir." Sözlerini önemseyen aileyi ve diğer aileleri alkışladım. Çocuklar ve gençler;

Biz buradayız, nöbetteyiz.” dercesine kalabalıklar içinde, kırmızı beyaz giymişler. Ellerinde bayrak, sessizliğin verdiği heyecan, orada bulunmanın verdiği coşku ile gözler pırıl pırıldı. Umut oradaydı. “Küçük hanımlar küçük beyler” diye hitap eden Atamı duyar gibilerdi. Bayrağın kırmızılığını, beyazın saflığını hissederek Mustafa Kemal’i anlamak için bir kez daha bin kez daha mozoleyi ziyaret için sırada bekliyorlardı.

Her yıl birkaç defa ziyaret edilmeli

Her yıl ziyaret ediyorum. Her yıl bir kez değil birkaç defa ziyaret edilmeli. Görkemli yapısının yanında Ata’nın eşyalarını, kıyafetlerini, kitaplarını ve el yazması not defterlerini görmek heyecanlandırdı. Atatürk’ün elinin, gözlerinin değdiği şeyleri görmek benim için çok anlamlıydı. Yüzlerce kitap kenarına notlar alarak okumuş. Not alınmış kitapları görmek,  duygularımı alt üst etti. Sanki yeni okunmuş gibi. Alınan notları okumaya çalıştım ama el yazısı pek okunaklı değildi okuyamadım. Kitapların çoğu Fransızcaydı, kıyafetleri, ayakkabıları, kalemleri, kılışları, o'na yakışacak,  hediye edilen eşyalar görmeye değer. Çekilen tüm telgraflar var. Hepsi onun. Sergilediği dik duruşunun yanında savaşlar sırasındaki yazışmalarını okudum bir bir.  Bir devletin başından geçenler kronolojik olarak sunulmuş. Yapılan tüm devrimler belirtilmiş.

Milletine, toprağına karşı duyduğu güven ve sevgi.

 Okullarda, öğretmenlerimizden, tarih kitaplarından okuma ve öğrenme fırsatı bulduğumuz pek çok şey orada.  Öğrendiğimiz tarih canlı tanıklarıyla orada. Çekilen acıların, elde edilen zaferlerin, bir milletin yükselişinin ve tüm bunlara önderlik eden Atatürk’e  ve millete dair  ne varsa hepsi içinde olan eşsiz bir yapı.

Ankara’nın pusunda parlayan tek yer,

 Ziyaretimde umutlu başka bir dünyaya geçtim.

Ata’m an itibarıyla güneş gibi ışıldamaktadır. Zarifliği ve yalınlığı ile zaman üstü bir yapı. Ömrüm boyunca minnet ve saygım tükenmeyecek.  Ayrılırken, doyamadığım atam'a bir kez daha baktım, yine o sıcak gülümsemesi ile el sallad, uğurladı beniı. kesinlikle ve kesinlikle görülmeli.

Atam; Ne desem size olan hayranlığımı, minnettarlığımı ve saygımı anlatamam. 

Sanal ortamda görmek için linki tıklayınız. http://www.360tr.com/anitkabir

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.