Ülkemizde diplomalı yani, üniversiteli işsiz sayısı devamlı olarak artmakta. Hayatı idame ettirmek için gerekli olan tek şeyin okuyarak diploma sahibi olmak olduğunu sanan ve bu doğrultuda amaç edinilen hedef olan diplomanın kazanılması için, türlü hayallerle üniversite kapısından adımını dışarıya atan gençler, ansızın ülke gerçeklerinin iliklerine işlemesi sonucu, düşlerinin bin bir parçaya bölünmesine neden oluyor.  

 

Üniversite eğitimleri sonucunda elde edilen diploma sayesinde çaldığı her iş kapısının yüzüne boylu boyunca açılacağını düşleyen, ama tüm bunların bir hayalden ibaret olduğunu acı deneyimler ile tecrübe eden bu gençler eğitim dünyamızın acı gerçekleri olarak karşımızda. Yıllardan beri süre gelen ekonomik çöküntü ve bir türlü düzlüğe çıkamamak yeni iş sahalarının açılmasını engellemekte ve böylece, üniversiteden mezun olup iş bulamayan yığınların üretime katılmayarak atıllığa mahkum edilmesine sebep olunmakta.

 

Bu mahkumiyet sadece bireylerin geleceğini ipotek altına almamakta, aynı zamanda ülkenin geleceği de ipotek altına alınarak; ekonomik ilerlemenin olmazsa olamaz şartlarından olan endüstriyel gelişim, ekonomik bağımsızlık ve iş gücü ile iş sahası bazlı genişleme gibi unsurların var olmasının da önü tıkanmakta. Üniversiteli gençlik bugünkü kadar işsiz, iş umudundan yoksun ve geleceksiz olmadı.

 

Üniversite diploması, üniversiteli gençler için yıllar boyunca bir kurtuluş, ömür boyu iş ve yaşam güvencesi anlamına geliyordu. Ulaşılan meslek şahsında tek ‘dikey sosyal hareketlilik’ kanalını açıyordu. Ancak bugün sistemin o meşhur ‘saadet zinciri’ koptu. Eğitim fakültesi mezunlarının durumu da bundan pek farklı değil. Kadro verilmeyen öğretmen adayları sözleşmeli veya vekil öğretmenlik adı altında kölelik ücretine razı olmak zorunda bırakıldı. Bu yüzden intihar eden kişiler bile oldu.

 

Bugün, üniversite mezunları açlık sınırının altında ücretlerle işe girmek için birbiriyle yarışıyor. Ve daha yaşamının 20'li yaşlarında işsizlikle tanışıyor. Bunun nedenini ve çözümünü isteyen gençliğe sistemin verdiği yanıt; hızlı bir dönüşüm sürecinden geçtiğimiz, verimlilik ölçülerinin değiştiği, krizin yarattığı şiddetli rekabet koşullarına uyum sağlamamız, mesleki beceri ve yetilerimizi geliştirmemiz gerektiği oluyor.

Fakat kontenjanlar artınca da bu sefer de üniversiteden mezun sayısı artı.Ve mezunların birçoğu işsizlikle karşı karşıya kaldı.. Onun için kesinlikle fazla olan kontenjanlar belirlenmeli, meslek liseleri güçlendirilmeli. Bir de her tarafa üniversite açılmamalı, bölüm sayıları azaltılmalı… Her ilde üniversite açmak marifet değil. Önemle olan o üniversitelerde faydalı eğitim… Böylece hem mezunların işsizliği azalacak hem de boşuna emek ve zaman israfını önleyecek. Ayrıca üniversitelerde bu kadar genç heba edilmemiş olacak...

 


 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.