Bilindiği gibi Türkiye’de yaşayan vatandaşların sağlıkları anayasal olarak güvence altına alınmıştır. Yani güvenceyi veren devlet, bireylerin sağlık sorunlarının üretilmesinde ve çözümlenmesinde hukuksal açıdan birinci dereceden sorumludur. 
Oysa çok uzun yıllardır Türk halkı çok ciddi sağlık sorunları yaşamasına rağmen, sağlık sorunlarının nerede ve nasıl çözülebileceğine ilişkin herhangi bir ipucundan yoksun görünmekte. Sağlık sorunlarının şu veya bu şekilde çözülmesini talep edenler şu veya bu şekilde devleti devlete şikayet etme durumunda kalıyor.  
Böyle bir yöntemin sorunların çözümünde faydalı olmayacağı ise açık olarak ortada.  Diğer yandan ise nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan sıradan vatandaşların sağlıkla ilgili sorunları gün geçtikçe ağırlaşarak devam etmekte. Tarım kesiminde çalışan nüfusun bir kısmı yasal sağlık güvencesinden yoksun bulunmakta. Sağlık güvencesi olanlar da hastanelerden umutlarını kesmiş durumda. 
Günümüzde hastaneler, hastalıklara çağrı bulunan yerler olmaktan gittikçe uzaklaşarak , hastalıkların üretildikleri kurumlar haline dönüşmekte. Birçok hastanede basit poliklinik hizmetlerinde dahi vatandaşların uzun kuyruklara girmesi gerekiyor. Uzun kuyruk ıstırabından sonra vatandaş sadece birkaç dakika hekimi görüp şikayetini anlatmaya çalışıyor. 
Hekim de sadece hastasını birkaç dakika dinleyerek hastalığına teşhis koymak, ilaçlarını vermek durumunda. Bunun her ikisi de hiçbir zaman olması gereken gibi olmamakta. Hastanın hastalığına çare bulmaktan çok zaten içinde bulundurduğu çaresizlik durumu daha da artmakta, hekim ise mesleğini en asgari durumda icra edememenin sıkıntısı içinde kalmakta. 
Özellikle gelişmiş ülkelerde yaşayanlar hastanelerden ve devletten neler talep edebileceklerini ayrıntılarıyla bilirken, az gelişmiş olan ülkelerin bireyleri hasta oldukları halde ne tür haklar talep edebilecekleri konusunda bilgisizdir. Bir başka deyişle bir sağlık sorunu içinde olan birey sağlık sorunlarını toplumsal bir sorun olarak görmekten çok kendisinin öncelikle halletmek zorunda olduğu bir acil durum olarak ele almakta. 
Gerçekten de özellikle maddi sorunlar çeken ve bir sağlık sigortası şemsiyesi altında olmayan bireyler için en küçük sağlık sorunları bile büyük maddi fedakarlıklar istemekte. Kaldı ki sağlık sigortasından aktif olarak yararlanan bireyler hastanelerde yeterli hizmet alamamakta ve halkın deyişiyle hastane kapılarında sürünmekte. Aynı eğitim hakkı gibi anayasa, halka sağlıklarını koruyacağı yönde söz vermiş olsa bile cumhuriyet tarihinden bu yana bu sözü hiç yerine getiremediği ortada.
Sağlıklı toplum sağlıklı bireylerin toplamından oluşur. Yeteri kadar sağlıklı olmayan bireylerden oluşmuş bir toplum en azından aktif bir çalışma hayatı sürdürememekte.  Devlet hastanelerinde yeterli ilgiyi göremeyen ve masrafları karşılayabilecek bütçesi olan hastalar, hekimlerin muayenehanesinde hastalıklarına şifa aramakta. Peki… Ya orta ve alt sınıf nerede şifa arayacak? 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.