İstanbul’un trafik çilesi malum. Önceden daha çok işe gidiş geliş saatleri yoğun olurdu, şimdi günün her saati. İstanbul’da her an, işe gidiş geliş zamanı gibi. Bir yere vakitlice gidebilmek için stratejik düşünmek şart. Hele ki hava muhalefeti de varsa. Nitekim gözler neler gördü. Yüzme bilmek karada da şart. Dalgalara kapılmak e-5’ de bile olası. Kesin çözüm uçmayı öğrenmek.

Uçmayı öğrenene kadar geçecek sürenin kurtarıcıları minibüsler… Eğer metrobüs ve metro işinize yarayan güzergahta değilse.

Zira hemen hemen hepsinin gerçekten tek rakibinin THY olduğu yadsınamaz bir gerçek. Yıpranmış döşemeler, sarı ya da beyaz metal tutacaklar olmasa uçaklarla yarışan Bugatti’ de gidiyor şeklinde hissedebilirsiniz kendinizi.

Hangi yolu kullanırsanız kullanın hepsi hızlıdır, ama racon farklılaşır. Anadolu yakasında e-5’den geçenleri kullanırsanız nefes almak zorlaşır, oturmak imkansızlaşır, şoförün rekor denemelerine şahit olursunuz. Bir minibüse en fazla kaç yolcu sığar denemesi fizik kurallarını altüst eder, siz onlarca insanın arasında tutunacak bir dal ararken şoför elinde son model telefonuyla konuşarak tam gaz devam eder. Arada yolcuların inecekleri duraklar unutulunca homurtular yükselir. Konuşmalar kısa ve nettir. Nezaket kokulu konuşmalara pek rastlanılmaz. Kimin gelecek durakta ineceğini önceden kestirmek yolculuğunuzun selameti açısından oldukça kritiktir. Nitekim sandalye kapmaca faaliyeti bu hattın popüler oyunudur.

Yok eğer yolunuz minibüs yolundan geçen minibüslere düştüyse konforunuz bir tık üste çıkabilir. Fizik kuralları daha az altüst edilir. Nefes alma alanı doğru zamanı yakalarsanız artar, ancak ayakta kalabilme mücadelesi bu hattında olmazsa olmazıdır. O kadar çok dur kalk olur ki elinizde tutmaya çalıştığınız çanta pinpon topuyla aynı kaderi paylaşmaya mahkum olur. Mutlaka yaşlı bir teyze şoförü önce azarlar, sonra onu hatalı araç kullanmakla suçlar, şoför istifini bozmadan yolun ortasında durup, arkasından gelen korna seslerine aldırış etmeden yanda ki minibüs şoförüyle sohbet ederken, yaşlı teyze boş durmaz, minibüs sakinlerine uyguladığı lobicilik faaliyetiyle şoför üzerinde baskı kurmayı amaçlar. Yolcular arasında dayanışma, ortak sorunları konuşmalarla devam eder.

Sarı dolmuşlar Anadolu yakasının havalı çocuğudur. Bir minibüs olamayacak kadar küçüktür. Daha pahalıdır, ayakta yolcu alınmaz, Bağdat Caddesi’nden geçer. Güzergah seyri hoştur. Bir Göztepe alır mısınız? Sorusunun cevabı “tamam abla” olmaz genelde. İnebilir miyim sorusuna cevap “buyurun efendim” kalıbı olabilmektedir. Ancak ne olursa olsun neticede oda bir küçük minibüstür, hızından ödün vermez.

Velhasıl kelam minibüsler hızlı, atak, biraz da mesaj verme kaygısında olan değişik mekanizmalardır. “Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz.” Diyerek öte dünya hatırlatılır. “Rampaların ustasıyım, gözlerinin hastasıyım.” Denilerek sevgiliye iltifat edilir. “Annemin duası, babamın gölgesi yeter.” Denilerek anne babaya minnet duygusu canlı tutulur.

Şoförlerin annesinin duası, babasının gölgesi yeter mi bilinmez ama varılacak yere kazasız belasız gitmek için yolcuların ettikleri duaları da unutmamak gerekir.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.