Eğri oturup doğru konuşalım. Yolsuzluk, dolandırıcılık, adam kayırma, görev suiistimali her devirde vardı. Ama derecesi vardı…Gelelim günümüze… Gün geçmiyor ki her sınıf vatandaşlar ve kurumlar arasında yolsuzluk, dolandırıcılık, görevini kötüye kullanma gibi olaylara daha çok rastlıyoruz. Yozlaşma ve yolsuzluk olguları anlam olarak birbiri içine geçmiş olup, yozlaşma yolsuzluğa, yolsuzluk da yozlaşmaya neden olmakta ve birbirini tetikleyici etkileri bulunmaktadır. Yolsuzluğun en yaygın ve basit tanımı Dünya Bankası tarafından, “kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması” şeklinde ifade edilmiştir. Yozlaşma olgusu da yolsuzluk ile yakından ilgilidir.
Kamu görevlilerine etik değerlerin benimsetilmesi ise, birtakım ilkelerin yasal düzenlemelere konu olması ile mümkün değildir. Çünkü sonuçta yapılmaya çalışılan reformun uygulayıcıları kamu yönetiminde görev almış bireylerdir. Bu bireylerin etik anlayışları ise kamu yönetiminde önlenmesi için çaba harcanan yolsuzluk ve yozlaşma olgusunun belirleyici faktörüdür. Yolsuzluk ve yozlaşmanın önüne geçebilmek için öncelikle kamu yönetiminde bu sorunlara yol açan kamu görevlilerinin etik değer anlayışlarındaki sapmaların önlenmesi gerekir. Kamu görevlilerinin etik değer anlayışları ise, kamu yönetimine hakim olan kültürel altyapı ile şekillenmektedir. Ülkemizde de uygulanmaya çalışılan liberal sistem içinde, kendi faydalarını düşünen bir birey olarak kamu görevlileri ve politikacılar bu görevleri ile ilgili işlem ve eylemlerinde, en azından teoride de olsa, kamu yararını düşünmekle zorunlu tutulmuşlardır. Bu ayrımı yapmak ya da yasalarla yaptırmak ise her zaman kolay olmamakta ve ayrım gerçekleştirilemediği zaman karşımıza yolsuzluk olgusu çıkmakta. Her insanda doğal olarak her şeyin daha iyisine ya da daha üstününe karşı bir temayül vardır. Bu temayülü inkar etmek insanın doğasına karşı çıkmak olur. Ancak bütün toplum adına hareket eden ve sorumluluk taşıyan kamu görevlilerinin ve politikacıların, kamu yararına aykırı olarak belli makam ve mevkileri elde etmek amacıyla, kamu adına yaptığı işlem ve eylemleri saptırması ise hiçbir hukuk ya da etik değer ile bağdaştırılamaz. Kamu yararının saptırılması durumunda ise kamu yönetiminde yozlaşma olgusu ortaya çıkmakta ve yolsuzluklara açık bir yönetim yapısı oluşmaktadır. Ülkede politika oluşturanlar da bu çarpık anlayışın oluşmasına adeta zemin hazırlamışlardır. Anayasada yerini bulan sosyal devlet anlayışı çarpıtılmış; kamu yönetimin ihtiyaçları göz önüne alınmadan, kamu kurumları işsize iş kapısı gibi düşünülmüştür. Bu yanlış zihniyetin sonucu olarak, kamu kurumları yalnızca bir geçim kapısı olarak görülmüş; devlete, millete hizmet yani kamu yararı anlayışı ikinci planda kalmıştır. Bu durumda kamu görevlisinin hedefi, kendini yormadan çok çalışmadan, bol maaş almak olmuştur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.