BODRUM’DA KIŞ

BODRUM’DA KIŞ

27 Aralık 2018 Perşembe 13:04
BODRUM’DA KIŞ

Yazan: Nezehat Göçmen

Birçoğumuza dayatılan bir hayaldir, Ege’de sahil kasabasına yerleşmek. Hep aklımın ucunda Bodrum’a yerleşmek vardı. Yaşam kalitesi yüksek algısı da var insanlarda. Hepimiz yerleşince Ege kasabalarına, farkı olmuyor kasabaların büyük şehirlerden. Ankara’da doğdum. Son yıllarımı İstanbul’da yaşadım. Alışmıştım İstanbul’un karmaşa içindeki düzenine. İstanbul ürkütüyor insanları. Uzaklaşmak ve başka bir diyara göç etmekte tılsım var gibi. Ben ve benim gibi birkaç arkadaşım terk etti İstanbul’u. Her yaz Bodrum Kumbahçe’de tatilimi yapardım. Ayrı bir hayranlığım vardı Kumbahçe’ye. Yerleşebileceğim tek yer olarak gördüm ve yerleştim. Ayağımı basacak toprak görmek umuduyla. Hayalimi gerçekleştirdim. Havası mis gibi. Zeki Müren’in şimdilerde müze olarak kullanılan evi de bu mahallededir. Bu güzel beldede hem yaşıyor hem de sevdiğim işi yapıyorum. Yüz yetmiş bin nüfusa sahip, yaz mevsiminde üç milyona yaklaşan Bodrum’un kış hallerini iliğime kadar yaşadım.

Buranın kışı hiç de yaz gibi değil

Kara kış, yani bol yağışlı günler bastırınca, hayat enerjimi, yaptıklarımı, çok yönlü düşüncemi kayboldu gibi hissettim. İçimin bitmeyen heyecanına perde mi kapandı ne? “Dinginlik ve sükûnet benim için uygun mu?” diye düşünmeden çıkmıştım yola. Bodrum’un sakin tarafını görmek de harika. Yaşamak lazım, kış mevsiminde Bodrum’u. Sokaklar bomboş. Emekli 60 -70 yaş arası renkli manto ve kaban giymiş birkaç bayanın caddede karşıdan karşıya geçerken tanık olabilirsiniz.

Evimden çıktığım zaman, kış mevsiminin nemli rüzgârı ile sessizce baharı bekleyen begonviller arasında yürüyorum. Sadece kendimi görüyorum, beyaza boyanmış arazi parçasında. Köpeklerini gezdirmeye çıkmış bir iki insan gördüğünde mutlu oluyorsun, kalabalıklar arasında kalmış gibi. Kediler geliyor balkonuma ziyaretime.

“Allah’ım bu nasıl bir sessizlik?” diyorum.

hareketlilik var. Mağazalar açık. Birkaç manav açık. Ortakent’te ve Gümbet sapağında bulunan AVMler buluşma noktası.

dışında çarşıda, Marina’da ve Barlar Caddesinde bulunan mekânların çoğu kapalı. Birkaç kafe ve restoran açık o kadar.

yaşadığım ilk kış. Sadece yazın sahiplenilen ve sokaklara terkedilen köpekler var. 12 ay yaşanır mı? Onu gördüm. Deniz soğuk ve suskun. Kıyılar bomboş. Dalgalar sahili boş bulmanın keyfini yaşıyor. Sahiller ise terk edilmişlik duygusu içinde. Sessiz ve tek başına kıyıda baharı bekleyen tekneler ve sandallar yalnızlığa şiir yazıyor. Otogarın, yaz mevsiminde iğne atsan yere düşmeyen kalabalığı kaybolmuş. Bahar nasıl olsa gelecek umuduyla bekleyen araçlar var.

Rüzgârın yaşadığı yer

yıllarını dengesiz büyümenin yıkımıyla geçirmiş alt yapısı olamayan bir kent haline gelmiş. “Büyümek bana göre değil” mesajını veriyor Bodrum. Yorgun ve üzgün. Zorla büyük bir kent haline getiriliyor sanki. “Bırakın yakamı!” der gibi sessiz çığlıkları var. Tekrar tekrar selle sonuçlanmış şemsiyenin yetmediği yağmurları var. Durduramıyorsun. Gemin olsa da birer çift hayvan alıp koyulsan sonsuzluğa. Ana yolları kapanan, ara yolları sel götüren evime nasıl ulaşacağım telaşının yaşandığı yağmurlu günleri var. Hayatı olumsuz yönde etkileyen yağışlar tam bir kargaşa tam bir felaket ortamı. “Doğa kendine yapılanı asla affetmez.” Sözü işte bu anlarda ayan beyan gözler önünde. Alt yapısı ile sınıfta kalmış bir ilçe. Bodrum’da hayata küstüren yağmurlar korkutuyor. B u yazıyı yazarken Bodrum’a gelin ya da gelmeyin mesajı vermiyorum. Herkesin tercihidir. İstediği yerde yaşama özgürlüğü vardır. Dön dolaş aynı yerler. Yaz mevsiminde cıvıltısına alıştığım Bitez, ortakent, Yalıkavak, Gümüşlük sessizliğe bürünmüş.

en büyük eksikliğini fark ettim. Atatürk’ü yaşatan, her yerde Atatürk’ü gördüğüm Bodrum’da Atatürk’e ait hiçbir müze ya da Atatürk fotoğraflarının sergilendiği bir yer yoktu. Kolları sıvama zamanıydı. Muğla ve Atatürk konusunu araştırdım ve bir proje hazırladım. Görev yaptığım kurum müdürü Sayın Mahir İrfan Polat, Kurumsal İletişim görevlimiz Aslıhan Gedik ve bir grup öğrenci ile birlikte Belediye başkanı Sayın Mehmet Kocaman’a proje dosyamızın sunumunu yaptım. “Atatürk Evi Müzesi“ projesi. Kış mevsiminde dinginlik olsa da dünyanın turizm potansiyeline sahip bu beyaz cennette olması gereken bir müze. Projemizi Muğla Valiliğine de ilettik.

Bodrum’un kış güzellikleri

Güneşin batışını izlemeye doyum olmuyor. Bulutlar rengârenk.

Penceremi açıyorum. Limon ağacı her sabah limoni kokusuyla “ Günaydın” diyor. Ağaçlarda mandalinalar, portakallar Atatürk Caddesinde yol boyunca sana eşlik ediyorlar. Yöre halkının “mandalin” dediği çekirdeği bol mandalina doğanın armağanı. Keskin ve baskın bir kokusu var. Lokumu çok leziz. Kolonyası müthiş bir kokuya sahip. Orta Kent’in mandalina bahçeleri ışıklandırılmış gibi. Aynı dalda birisi genç ve yeşil birisi olgun ve turuncu giyinmiş mandalinalar görmek sıradandır. Mandalina ağaçlarının bahçesinde huzur içinde kaybolabilirsiniz. “Bitez Köy İçi Mandalina Festivali” sunum için hazır.

Kurulan pazar yeri çok çeşitli ve taze. Çomak dağlı kadınlar başında çiçekleri ile sizleri selamlar. Keçi peyniri, taze ekmekler, çok çeşitli zeytin, zeytinyağları, taze otlar, saymakla bitiremeyeceğim sebze ve meyveler yüzünüzü güldürür. Hatta demet yapılmış çiçekler bile bulabilirsiniz. Otlu gözleme, kurutulmuş ekmek almadan dönmeyin.

Gümüşlükte Faik’in yerinde nefis köfteyi tatmayı ihmal etmeyin. An itibarıyla penceremi açtım. Yelken kulübünün yelkenlileri denize açılmış. Deniz gri gökyüzü gri, Ankara’nın rengi gibi. Akşam olunca Kos adası ışıkları göz kırpıyor. Gökteki yıldızlar daha parlak. Dinlendirin bedeninizi, ruhunuzu, zihninizi…

Kışı, özellikle yılbaşını sakin ama yürek dolusu geçirmek isteyenlerin yeri bu tatil beldemiz. Kış mevsiminde sesi kısılmış anfiler, kalenin ışıklarına içten içe şarkılar mırıldanır. Tek veya iki katlı beyaz evlerin damlarından sarkan begonviller ve zakkum ağaçları tablo gibi.

Kopamadığım İstanbul’u özlüyorum

“İkinci İstanbul” diye adlandırılır. Bodrum hala çok güzel. İnsan kendini farklı ve özgür hissediyor. Eylül’den sonraki Bodrum ise yaşamak için cesaret istiyor. Mandıra filozofu’nun dediği gibi “Büyük hastaneler büyük şehirlerde kurulur” sağlık konusunda da acil durumlarda Muğla veya İzmir’e sevk yapılıyor. Bu yazıyı “Ah İstanbul” şarkısını dinlerken kaleme aldım. Orhan Veli’nin İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı şiiri nasıl etkilemez insanı.

Yaz mevsiminde coşku çok fazla. Kışın bunlar yerle bir oluyor. Kendinle baş başa kalıyorsun. Baharı bekliyorsun. “Datça Badem Çiçeği Festivaline” ve yakın adalara gitmek için.

Kış mevsimi için kendime sormadan geldim. Yalnızlığa, hazır mıyım? Hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yaşayabilir miyim? Diye Emma gibi… (“Emma Gibi Cesur değilim” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.)

Burada martılar yok. Kar yağarken camdan kahveni ya da sıcacık çayını yudumlama keyfini yaşayamıyorsun. Beyaz ve gri kardeşliği var kış mevsiminde Bodrum’da. Hafif solmuş begonviller duvarı süslese de canlanmak için baharı bekliyor. Boş sokakları dinlenirken görmek isterseniz buyurun...

Mandalina bahçeleri birer birer yok ediliyor. Her bahçe beton yığınına dönüşmüş. Kısaca her yer rant bahçesi. Beyaz beton ağır geliyor, Bodrum üzerine. Yine yeni yeniden ille de “Bodrum” diyorum. Yazın coşkusunu özledim.

Yaşanası beyaz cennet; Kıyıya vuran turkuaz dalgalarda huzur bulduğum yer, masumiyetini kalabalığa teslim etmeye bir buçuk mevsim kaldı…

Sevgiler

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner3