1990 yılında yeryüzünde bir çiçek açtı. Paralimpik Atlet Milli Sporcu Tuğçe Akgün

“Arkadaşlarımla ayrılırken beni öpün belki ölürüm diye şaka yapmıştım, öpmemişlerdi. Başarı hikâyeleri biriktireceğim kendime. Güçlü bir kadın olacağım. Kimseyle aramda fark görmüyorum. Fazlalığım var. Sandalyem!” diyen Tuğçe’yi “Mustafa Kemal Sahil Bulvarı'nda giderken bir başka araca çarpmasıyla kontrol altından çıkan otomobiliyle denize düşen ve yaralı olarak kurtulan Tuğçe Akgün, kazadan sonra felç geçirerek yatağa bağlı kaldı.” haberi ile tanıdım. Enerjik, hayat dolu, gülen gözler ve umut onunlaydı. Yok, öyle hayata küsmek. Bağıra bağıra “hayatı seviyorum. ”diyen gözler vardı, Kalp vardı, azim vardı. Kazadan sonra aylarca hastanede tedavi altında tutulan, halen hayatını uzun kısmını yatakta geçirmek zorunda kalan Tuğçe Akgün’ü nün yaşama dair söyleyecekleri vardı. Ben sordum Tuğçe anlattı. Samimiyetle döküldü ağzından her sözcük.

Tuğçe, doğdun ve bir gece bir daha doğdun? Anlatır mısın? İki doğum gününü…

-İzmir de dünyaya geldim bende ailemde İzmir’de doğduk büyüdük. Bugüne kadar hiç Ege’den başka yerde iki günden fazla bulunmamıştım spor yapmaya karar verene kadar.

Liseyi bitirdikten sonra Muğla Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliğinden mezun oldum. Tekrar İzmir’e döndüm. Bu sırada da iş hayatına adım atmak için sertifika programlarına başladım bilgisayar, muhasebe, dış ticaret gibi. Hayatımı değiştiren gece; 20.11.2011 tarihinde Alsancak’ tan çıktım Güzelyalı’ya evime dönüyordum. Alsancak Göztepe arası sahil yolundayım yol boş ve ben cahil cesaretiyle 140/150 km arasında eve gidiyordum. Hız kurbanı oldum. Kurallara dikkat etmedim. Yaşayacaklarıma doğru uçuyordum sanki. Son 400 metre kalmıştı evimize, viraja girdim hızlı bir şekilde şeridi ortalamış aracı görünce direksiyonu sahil tarafına doğru kırdım, orta kaldırım çarpınca araç dört takla atıp araçla denize uçtum. Sonrası yok zaten. Hatırlamıyorum. Yirmi yedi litre su yutarak boğulmuşum, ciğerlerimdeki suları boşaltıp makinaya bağlamışlar. Uyandığımda on bir gün geçmişti kazanın üstünden.

Yoğun bakımda sakat kaldığımdan haberim yoktu ama kırıklarımın ağrısından ve nefes alamadığımdan dolayı gergin ve bana ne oldu böyle diye telaşlıydım. Makinalardan bağımsız nefes almaya başladığımda omuriliğimin kırık olduğunu ve ameliyat yapacaklarını söylediler. Böylece sakat kalacağımı da söylediler.

Düşüncelerim beni boğuyordu…

-Kazadan önce son 2- 3 ay sürekli kötü bir hastalığa yakalanacağım düşüncesine kapılıyordum. “Meme kanseri olabilir miyim?” diye bile muayene olmuştum. Kazadan on dakika önce arkadaşlarımdan ayırılırken beni öpün belki bir daha göremezsiniz diye saka yapmıştım. Allah söyletti derler ya on dakika sonrada kaza yaptım.

Yeni bir hayat seni beklerken, annenin rolü?

-Sonrası benim bu durumu kabullenme sürecimdi. Bir yıl hep Hastanelerde fizik tedavi ile uğraştık sonrasında İzmir’de yaşamak istemediğime karar verdim yürüdüğüm koştuğum o yollarda o sandalyeyle gezmek beni kötü bir psikolojiye hapsediyordu. Annemle konuştum ve Bodruma taşınmaya karar verdik. Hem Bana mimari yapı olarak uygundu hem de Egenin İzmir’den sonraki en güzel köşesiydi benim için. Bodrumda Belediyesinde işe başladım. Hayatım boyunca her zorlukta her mutlulukta her başarımda yanımda olan Annemle burada güzel bir hayat kurduk. İş hayatına başlamama vesile oldu beni cesaretlendirdi. Hayatımda ilk kez çalışıyordum ve bir sandalyeye bağımlıydım. Her ihtiyacımı diğer insanlardan daha zor karsılarken nasıl çalışıp hayata dâhil olacaktım endişeleri beynimi yiyordu. Annemin iteklemesiyle işe başladım. Öncelikle halkla ilişkiler sonrasında Özel Kalem Müdürlüğünde en güzel şekilde herkes ne yapıyorsa yapmaya başladım. Zaten resmi yazışmalar satın alma işlemleri için yürümesi gerekmiyordu kimsenin. Bende beyni donanımlı biriydim. Dört yıl çalıştım Bodrum belediyesinde.

Spor serüvenin nasıl başladı?

-Yılbaşında arkadaşlarımla Paris’e tatile gittim. Artık baya engellimi aşmış dünyayı gezme hayalleri kuruyordum yani ufak ufak başlamıştım. Yapılacaklar listemi uygulamaya başlamıştım. İnstagramdan tanıştığım benim gibi engelli sporcu bir arkadaşım vardı hiç yüz yüze gelmemiştik bana ilk kez O gün .”Merhaba fiziğin çok uygun bizim takımda yer alıp spor yapmak ister misin? “ yazdı. Bunu yapmam için İstanbul’da yasamam gerekiyordu ama bende olumsuz baktığımı söyledim. Tatilden döndüğümde anneme bahsettim konudan annem her zaman cesaretli güçlü ve ilerici bir kadın olmuştur. Yine bana “Neden olmasın git bir gör atletizm yapabilecek misin? Görüş.” dedi.1günlüğüne İstanbul’a bağcılar belediyesi spor kulübüne geldim Milli takım antrenörü olan Ömer Cantay ve Millî sporcu olan arkadaşlarla tanışarak sandalyeye bindim yarım saatlik bir deneme yaptım. Zor bir spor olduğundan başarı için uzun zaman gerektiğinden ve çok çalışmam gerektiğinden bahsetti hoca. Durumu annemle konuştum. Annem “denemedim deme, gidelim yapamazsan en kötü denemiş olursun dert etme” dedi. Zorlu bir dönem bizi bekliyordu işlerimizi bıraktık evimizi bıraktık. Hiç bilmediğimiz bir şehirde bir maceraya atıldık 2017 yılının Şubat ayında.

Hayat, cesaretinin karşılığını sana ne şekilde verdi?

-Haytamda ilk kez sporla tanıştım. Her gün yoğun antrenmanlar kamp süreçlerinden sonra Fransa’ya bir yarışa gittik ve Milli sporcu oldum Mayıs 2017’de. Temmuzda da bayrak yarısı için Londra Dünya Şampiyonasında ülkemizi temsilen atletizm tekerlekli sandalye yarısına katıldım. Bunlar benim şansımdı. Cesaretimin karşılığını hayat bana bu şekilde verdi sanırım. Kısacık bir zamanda milli takıma girip böyle büyük bir organizasyonda Türkiye adına orada bulunmam.

Şu an annem ve ben tüm ailemizden uzakta İstanbul Bağcılara yerleştik(Annem babam ayrılmış 1 yasındayken benim her şeyim annemdi bildim bile ) .Atletizmde en iyi yerlere gelmek için uzun seneler çalışmam gerekse de çalışacağım ve ülkemi kendi adıma en güzel şekilde temsil edeceğim. Katıldığım yarışmalar tecrübe olurken daha da heveslenip hırslanmama neden oldu. İş hayatına geri dönsem de sporculuk her zaman ilk önceliğim olacak. Başarı hikâyeleri biriktireceğim kendime. Güçlü bir kadın olacağım her zaman, engelli bir kadın değil!

“Eksiğim yok fazlam var.” İddialı bir cümle, ne söylemek istedin?

-Engelli birey olarak tek yetersizliğimin fiziksel olduğunu hissediyordum. Spora başlamamla fiziksel yetersizliğimin olmadığını anladım. Sadece kollarımla koşabiliyordum, belki herkesten daha güçlü ve sağlıklıydım aslında. Yürüyemem bir eksiklik değil küçük bir farklılık oldu artık benim için. Eksiğim yoktu fazlam vardı oda tekerlekli sandalyem. Yetersizliğim yoktu artık her koşulda kendime yetebilmemin verdiği özgüven vardı. Yaşamak cesaretti. Ve bu bende mevcuttu. Su an olmam gereken yerde yapmam gerekeni yapıyorum. Sadece ben kendimi engelleyebilirim ENGELİM değil. Yarış için özel yapılan arabam dediğim özel aracım var benim. Arabanın içinde koştuğumu hissediyorum kollarım ayaklarım oluyor sanki. Yarışırken bindiğim an bir amacım olmasının verdiği gücü hissediyorum. O arabanın içinde yıllar sonra alacağım büyük başarıları hayal ederek yapıyorum tüm antrenmanlarımı. O arabaya bindiğim günden beri güzel amaçlarım var beni kamçılayan zinde tutan

“Ne istediğinize karar verdiyseniz sizde yola çıkın hadi.” Çıkalım mı?

-Ben yürüdüğümü koştuğumu hissetmek istiyorum. Bunu bu şekilde basardım. Kendimi iyi hissettiren neyse onu yapmaktan korkmadım. Biz engelli bireyler herkesten daha güçlüyüz aslında. Ormanın zayıf halkası biz gibi görünsek de; görmeden yürümeden duymadan hissetmeden dimdik hayata tutunan süper kahramanları biziz aslında. Ne yapmak istediğimizi bilelim yeter, engel yok, her zaman başka bir yol vardır yeter ki biz cesaret edelim. Ne istediğinize karar verdiyseniz sizde yola çıkın hadi.

Ödüllerin ve en sevdiklerin?

-Türkiye şampiyonası 200 metre 1. / 100 metre 2. Nisan 2017. Seyahat etmek en sevdiğim şey. Tam bir deniz ve doğa aşığıyım. Bir ağacın altında denize bakarak aylarımı yıllarımı sıkılmadan geçiririm. Bakir yerleri keşfetmeyi, hikâyesi olan yerlere gitmeyi çok severim. Can Yücel’dir mesela bana Datça’yı sevdiren. Dingin bir iç dünyam var, sakin bir iklime sahibim. Zayıf yanlarımı dışarı hiç göstermem hep güçlü ve dik durmuşumdur kırılganlıklarımı kendim hallediyorum. Çok sağlam arkadaşlıklarım vardır iyi ki varlar. Marmaris’e Akyaka’ya kamplarımız olur sık sık onlar sayesinde hiçbir yere gitmeye korkmam. Gerektiğinde ayaklarım olurlar çünkü ben bile anlamam yardımcı olduklarını öyle içten öyle görünmez yardımcı olurlar çünkü. En büyük sansımda o kendimi çok nadir zamanlarda engelli hissetmişimdir. Ne yapacağım şimdi demişimdir.

Deniz doğa ve müzik benim iyi ki yasıyorum deme sebebimdir. Yüzmeyi çok seviyorum, kitap okumayı, tam bir film canavarıyım en sevdiğim etkinliktir film izlemek. Kamp yapmak doğa gezintileri,

Birsen Tezer, Bülent Ortaçgil, Cem Adrian, Ceylan Ertem ve Sezen Aksu en sevdiğim sanatçılar.

Makarna ve patates canavarıyım. Her türlü sebze ve ota bayılırım. Alaçatı ot festivali benim için festivallerin en güzeli yani spora başlayınca bu protein ağırlıklı zorunlu beslenmeyle değişti tabi. Kırmızı et ağırlıklı besleniyorum.

Hayatı sorguladın mı?

-Çok sorgulamıştım baslarda “ne den ben ne yaptım da basıma bu geldi?” diye. Daha sonraları hastanelerde küçücük çocukların bile basına kötü geldiğini görünce sorgulamak yerine bu şekilde en iyi nasıl yasarım diye düşünmeye başladım. Böylede hayat hala güzeldi. Ben yine aynı şeylerden tat alıyordum yine aynı şeylerden mutlu oluyordum bir şey değişmemişti. Sadece değişen benim kaldırımlar merdivenler tuvaletler girişler çıkışlar tarafından engelleniyor olmamdı. Farkında olmam için sakat kalmam gerekiyormuş. Umarım diğer tüm insanlar yetkili mevkilerde oturan kişilerde farkında olmak için duyarlı olmak için bazı şeyleri düzeltmek için sakat kalmayı beklemezler. Sihirli değneğim olmadığımdan su an sadece çevrelerini yollarını işyerlerini herkese uygun yapmalarını diliyorum. Örneğin engelli tuvaleti yapana kadar tüm tuvaletleri bize uygun yapabilirler, engellimiz aramızda bir fark değil çünkü bizim geçtiğimiz yoldan herkes geçer girdiğimiz bir binaya herkes girer Ama biz düşünülmeden yapılan her yapılaşma bizim için sert bir tokat oluyor.

Elinde bir sihirli değnek olsa?

-Elimde bir sihirli değneğim olsaydı eğer ilk aklıma zamanı geri almak gelirdi ama bunu yapmazdım yasadığım bunca sedyen sonra bu kadar bencil olamazdım. Dünyayı herkes için yaşanılabilir hale getirirdim. Hiç kimsenin mağdur olmadan her şeyden eşit yararlanacağı bir dünya için kullanırdım o değneği. Engelli girişi değil tüm girişlerin herkese uygun olduğu bir dünya. Tüm çocukların oynayabildiği i parkların olduğu bir dünya. Engellenmediğimiz bir dünya için kullanırdım o değneği.

Kahraman anneye ve Milli atletimiz Tuğçe’ye sevgiler saygılar bizden…

Alkışlar alkışlar alkışlar…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner72